Thomas Hill Green (1836-1882)
Thomas
Mil Green, 1836 yılında Yorkshire, Birkin'de parish (bir papazın idearesindeld
bölge) rektörünün oğlu olarak doğdu. Rugby'den Oxford Balliol
Koleje gitti. Yaşamının geri kalan bölümünü orada öğrenci, öğretmen,
profesör olarak geçirecektir. 1878'de Ahlak felsefesi profesörü seçildi. 1882'de ölene dek bu görevi
sürdürecektir. Green, akademik görevlerinin yanı sıra, kendisini eğitimsel,
politik ve toplumsal etkinliklere a-dayacakur. Bunları yaparken her
zaman için düşük sı*nıflara sıcak bir sempati ile yaklaşacak ve
demokrasiye olan inananı koruyacaktır.
çocuğudur yalnızca:
doğal kuvvetlerin yalnızca bir ürünü olan insanın, kendisinin de dahil
olduğu güçler kuramı açık*lamasını nasıl bekleyebiliriz? insan, tinsel
bir oluştur ve do*ğal olayların fenomenal dizisinin bir üyesi değildir. Onun içinde doğal olmayan
bir ilke vardır ve bu ilkenin özel işlevi, olanaklı bilgiye karşılık
olmaktır. Büginin temelini oluşturan tinsel ilke aynı zamanda törel bir
işleve, ahlak idealinin bi*linçliliğine ve insan ediminin
gerekirciliğine sahiptir. Böyle bir tinsel kendi düşüncesi olmadan,
bilgi ya da ahlak olamaz.
Metafizik
Doğal bilim, gözlem
ve deneyim ile doğrulanabilir olgu maddeleri ile fenomenal, zamansal ve uzamsal
ile ilgilenir. Felsefe ya da metafizik, tinsel ya da noumenal ile, bu
olgula*rın vurgulandığı ilkeler ile ilgilenir. Görgücüler ve
evrimcile*rin hatası, onların bu düzenin ürünü olarak fenomenal düze*ni oluşturan
tinseli kabullenmeleridir. Tinsel ilkenin bir bir*leştirilmesi,
düzenlemesi, olmadan doğa bilgisi olamaz; bu*nun ötesinde doğa düzeninin
kendisi, aynı ilkenin bir ürünü*dür. Doğa çok katlıdır ve buna karşın
içinde bir birlik vardır. Doğanın birliğinin kaynağı, öz-bilinçliliktir
ve böylece doğa bir bütün olarak, tinsel bir evren, sonsuz bir
zihinsellik ile ola*naklı ilgili olguların bir dizgesidir. Dünyanın
varlığı, onun bil*gisinde olduğu gibi, bir tüm-birleşen bilinçliliği
sınamaktadır.
İnsanın Doğadaki Yeri
İnsanın böyle bir
evrendeki yeri nedir? İnsan, bir bilen, özbilince sahip bir olgu olarak,
özgür etkinlik olarak varol*maktadır —bu, zaman içinde olmayan, doğal
olayların zinci*ri içinde bir halka olmayan bir etlkinliktir.
Kendisinden başka önceli yoktur. Öz-bilinçliliğin bir çıkış noktası
yoktur. O, hiç- bir zaman başlamamıştır çünkü o olmadığında zaman diye
birşey yoktu. Beyin, sinir ve dokuların tüm oluşumu, yaşam ve duyumun
tüm işlevleri, tüm zihinsel tarihimizin ardışık fenomenlerini içerecek,
evrensel bilinçlilik ile belirlenmiştir. insan bilinçliliği, evrensel
zihinin bir kopyasıdır, en azından sentetik ve kendini ortaya koyan bir
yapıya sahiptir. Gre-en'in düşüncesine göre, evrim kuramı bu görüşle
çelişmez, insan organizması, hayvandan meydana gelmiş olabilir; hay*van
organizması ise doğal organik işlevler aracılığı ile kendi*sini yeniden
üretmiş ve meydana getirmiş sonsuz bilinçlili-ğin böyle bir şekilde
sayısız nesli içinde değişikliğe uğramış olabilir. Bu, özgün tinsel
ilkenin sonucunun değerini azalt*maz: tüm fenomenal
düzen, insanın zihninde ve bilinçliliğin-de
toplanmış olan biyolojik evrimin tüm ardışıklığı da dahil olmak üzere,
sonsuz ve evrensel öz-bilinçliliğin bir meydana gelişidir.
Green, izlenim ya da duyumların yalnızca
bir ardıllığının bilgi olmadığını göstermiştir; bu bilgi, bu duyumların
dü*zenlediği bir birleşen kendi olmadan olanaklı değildir. Ben*zer
olarak, hayvanların istekleri, içtepileri ya da iştahları in*san edimi
oluşturmazlar; bu yalnızca bir öznenin bilinçli ola*rak kendisi için bu
tür isteklerde bulunmasıyla olabilir. Bir iş*tah ya da hayvan isteği,
doğal bir olaydır, ve özbilinci olan bir özne onu kendisine sunmadıkça,
onu benimsemedikçe ve kendisini onunla özdeşleştirmedikçe ve kendi
idealinde ger*çek varlığını ortaya koyma çabasmda bulunmadıkça gerçek
bir motive (güdülenme) olmayacaktır. Yalnızca bir hayvan iş*tahı
tarafından ortaya konmuş bir edim, insan eylemi ya da davranışı
değildir. Bir kişi bilinçli olarak, içtepi ya da tutku*larının biri ile
kendini özdeşleştirdiği zaman, doğal arzusu*nu istence dönüştürmüş
olacaktır. İrade (volition) bir kişinin, gerçekleşen ideal
kendisi ile kendisini gerçekleştirmesidir. Kuşkusuz bir kişinin ideal
istenci, onun içsel yaşantısının geçmiş tarihine ve dışsal koşullara,
duyumlara ve edimlere bağlıdır: bu anlamda, Green determinizmi
(gerekircilik) ka*bul etmektedir. Ancak geçmiş deneyimi nedeniyle,
kendisi için ideal bir nesneye ve böylece edinmelinin yazarına sahip
olacaktır. Bu durumda o, onun şimdiki davranışlarını yön*lendiren
ideallerden bütünüyle sorumludur. Bunun ötesin*de, kendisi için üstün
bir ideali zihninde canlandırır ve gele*cekte, şimdi olduğunda daha
iyiye sahip olacağı arayışı için*de bulunur. Bir insan, bu derin duyum
içinde özgür istence sahip olacaktır.
Törebilim
İnsanın, kendisi
için daha iyi bir durumu kavrama yete*neği ve bu durumu gerçekleştirmesi
onda bir ahlak oluşumu sağlayacaktır. O, bu yeteneğe sahiptir çünkü bir
öz-bilinç öz-nesidir, sonsuz öz-bilinçliliğin bir yeniden ürelimidir.
Bir bi*reyin, kendisinin daha iyi bir duruma sahip olmasının idea*linin
kaynağı, Tanrı zilıninde varolan mutlak bir idealdir. İn*sanın mutlak
olarak arzulanabilen bu idealle paylaşımı, in*san yaşamının ahlak
boyutunu ortaya koyacaktır.
Bu durumda, ahlakı
iyiliğin içeriği nedir? Gerçek iyilik, gerçek bir tatmin bulabilen bir
ahlak aracının çabası içindeki bir sondur. Onun temel özü, gerçek
istenci koşulsuz bir iyi*liktir, mutlak olarak bir değere sahiptir ve
mutlak olarak ar*zulanır. Bu durumda, insanın kendi içinde, mutlak
olarak ar*zulanan birşeyler düşüncesine sahiptir. Bu kendinin, çok
sa*yıda merakı vardır. Bunlar diğer insanlardaki meraklan da içerir.
Diğer insanlar, benim kendim için yaşadığım son için*de bulunurlar. Ben
bunları, insan kişiliğinin gerçekleşmesi*nin en yüksek iyisi olarak
değerlendiririm, —bunlar ister kendim içinde, isterse diğerlerinin
içinde olsun— insanın kendisini yetkinleştirmesi ile ilintilidir. Bu
amaca ulaşabil- mek için, aynı amaca ulaşmak için diğer kendilere yardım
et*mem gerekir. Ahlaksal ideal, bir mutlak ve ortak iyidir, be*nim için
ve diğerleri için iyidir. Mutlak iyi, kişisel ahlaklılığın idealim
kuşatır ve toplum içinde herkesin kendisi için iste*diklerini, komşusu
için de istemesine yol açar. Tüm ussal dü*şünce, kendi yetkinliğini
sağlama isteği içinde olacaktır. Green, diğerleri içinde kendini
gerçekleştirme içinde kuşatıl*mış olarak ahlak idealinin tanımlamasını
yaparak egoism (beniçincilik) ve altruism (özgecilik-hiçbir çıkar
düşüncesine dayanmayan duygu) arasındaki çelişkiyi çözmüştür.
Ahlaklılığın kaynağı, atalarımızın otoriter
gelenek ve ka*nunlarının izlerini taşımaktadır. Green, bu tarihsel
olguyu kabul eder fakat kanun ve geleneğin, çıkış noktası olarak us*sal
oluşların, ideallere sahip oluşların ürünleri olduğunda di*retmektedir.
Bireyler, kendilerini kanun ve geleneklere teslim ederek, bu davranış
biçimlerinin değerini pekiştirirler. Green, genetik ve evrimsel davranış
kuramım kabullenme eğilimindedir fakat davranış evriminin, bizim
davranış ide*allerimizin ussal bir kaynağı ile belirlendiğini düşünür.
Dav*ranış idealleri, bir tarihsel oluşum ürünleri değildir; onlar, aşkın
bir kaynaktan tarihsel dizilere girerler.
Ahlak ideali çıkış
noktası olarak, bireyin üzerine bağlı olan bilinçsiz bir talep olarak
hissedilir. Bu, bireylerin arzula*rı ile paylaşılan bir taleptir. Aile,
kabile, devlet gibi kurum*laşmalar bireylerin davranışlarını belirleyen
olgular olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurumlaşmanın doğal gelişimi
üze*rindeki düşünce, talebin daha yetkin bir yapıya sahip olma*sında
etkili olacaktır.
Biz, mükemmel bir yaşamın tam bir ideasına
sahip deği*liz, fakat ideal, insanın toplum içindeki yetkinliğinin ve
tüm insanoğlunun yetkinleşmesini kuşatacaktır. Böyle bir yaşam, uyumlu
bir istencin ifadesi olmalıdır, bu her birinin istenci olan, tümün bir
istencidir: bir adanmış istençtir. Adanmış bir istenç (A devoted will), Green tarafından soyut bir şey
olarak değil, iyilik etkirdiğinin tam bir dizgesi olarak algılanır. 0,
anlamlı bir davranış ideali tarafından desteklenir. Bunun öte*sinde, Green, güdülerin ya da onu
yansıtan karakterin bağlı olduğu bir edimin ahlak değerini göz önünde
bulundurur. Gerçek bir davranış güdüsünün her zaman için, ahlak
edim*leri oluşturacağım düşünmektedir.
Green, iyiliğin toplumsal türünü yüceltir ve
döneminin ruhunu yansıtır. Bu, orta çağ kültürü içinde yaşadığımız
din*sel bir iyilik türüdür. Bize, kalbimizin tinsel bir edim içinde
Tannya yükselmesinin yollarım anlatmaktadır. Bu bir kişisel kutsanmışlık
idealidir. Bu uğraşın, yaradılıştan gelen bir de*ğeri vardır. Bu, onun
geUşiminin ötesinde bir sonuçtur. Bir iyi istencin pratik ifadesi, araç
olarak bir ek değere sahip olacak*tır, çünkü sonuçta insan toplumunun
iyileşmesi yaşanacak*tır. Bütün bu iyüeşmenin nihai amacı ve
değerlendirmesi, kutsal bir kalptir; insanoğlunun yüce değeri, insanın
kendi yetkinliği içindeki kendisidir. Pratik türün ya da daha
sorgu*layıcı veya bilinçli Tanrıyı arama türünün iyiliği, yaradılıştan
gelen bir değerliliğe sahiptir, insanoğlunun karakterinde, kalbinde ve
istencinde bulunur. Green, toplumsal iyileşme*nin eriği ile kutsallığın eriği
arasındaki belirgin uyuşmazlığı gidermeye çalışacaktır.
Green'in esas törel öngörüsü, aşağıdaki
gibi özetlenebilir: tüm toplumsal reformların amacı, herşeyden önce,
insanoğ*lunun tinsel alandaki yetkinliği ve karakter ve ideallerin
ge*Uşiminin sağlanmasıdır. Green, idealini dinsel
öğelerin yer aldığı bir dilde ifade eder: bu yetkinliğin kutsallığından
bah*setmektedir: kutsal idealini çok yüksek bir değere sahip an*lak
durumu olarak değerlendirir. Tüm davranış uğraşının sonuç amacı, insan
ruhunun tutumunun gerçekleştirilmesi, insanın kişiliğindeki soylu
bilinçlüiğin ortaya çıkarılmasıdır. Toplumsal reform iyi bir şeydir
fakat toplumsal reformun, yalnızca fiziksel uygunluk ve maddesel
tatminin aertmasının ötesinde bir sonuç ve değerlendirmeye gereksinimi
vardır. İnsan bedenini beslemek ve barındırmak yeterli gözükmektedir.
Fakat en yüksek noktada şu soru ortaya çıkmaktadır: bu bedenlerin içinde
ne tür ruhlar bulunacaktır?
Thomas
Mil Green, 1836 yılında Yorkshire, Birkin'de parish (bir papazın idearesindeld
bölge) rektörünün oğlu olarak doğdu. Rugby'den Oxford Balliol
Koleje gitti. Yaşamının geri kalan bölümünü orada öğrenci, öğretmen,
profesör olarak geçirecektir. 1878'de Ahlak felsefesi profesörü seçildi. 1882'de ölene dek bu görevi
sürdürecektir. Green, akademik görevlerinin yanı sıra, kendisini eğitimsel,
politik ve toplumsal etkinliklere a-dayacakur. Bunları yaparken her
zaman için düşük sı*nıflara sıcak bir sempati ile yaklaşacak ve
demokrasiye olan inananı koruyacaktır.
çocuğudur yalnızca:
doğal kuvvetlerin yalnızca bir ürünü olan insanın, kendisinin de dahil
olduğu güçler kuramı açık*lamasını nasıl bekleyebiliriz? insan, tinsel
bir oluştur ve do*ğal olayların fenomenal dizisinin bir üyesi değildir. Onun içinde doğal olmayan
bir ilke vardır ve bu ilkenin özel işlevi, olanaklı bilgiye karşılık
olmaktır. Büginin temelini oluşturan tinsel ilke aynı zamanda törel bir
işleve, ahlak idealinin bi*linçliliğine ve insan ediminin
gerekirciliğine sahiptir. Böyle bir tinsel kendi düşüncesi olmadan,
bilgi ya da ahlak olamaz.
Metafizik
Doğal bilim, gözlem
ve deneyim ile doğrulanabilir olgu maddeleri ile fenomenal, zamansal ve uzamsal
ile ilgilenir. Felsefe ya da metafizik, tinsel ya da noumenal ile, bu
olgula*rın vurgulandığı ilkeler ile ilgilenir. Görgücüler ve
evrimcile*rin hatası, onların bu düzenin ürünü olarak fenomenal düze*ni oluşturan
tinseli kabullenmeleridir. Tinsel ilkenin bir bir*leştirilmesi,
düzenlemesi, olmadan doğa bilgisi olamaz; bu*nun ötesinde doğa düzeninin
kendisi, aynı ilkenin bir ürünü*dür. Doğa çok katlıdır ve buna karşın
içinde bir birlik vardır. Doğanın birliğinin kaynağı, öz-bilinçliliktir
ve böylece doğa bir bütün olarak, tinsel bir evren, sonsuz bir
zihinsellik ile ola*naklı ilgili olguların bir dizgesidir. Dünyanın
varlığı, onun bil*gisinde olduğu gibi, bir tüm-birleşen bilinçliliği
sınamaktadır.
İnsanın Doğadaki Yeri
İnsanın böyle bir
evrendeki yeri nedir? İnsan, bir bilen, özbilince sahip bir olgu olarak,
özgür etkinlik olarak varol*maktadır —bu, zaman içinde olmayan, doğal
olayların zinci*ri içinde bir halka olmayan bir etlkinliktir.
Kendisinden başka önceli yoktur. Öz-bilinçliliğin bir çıkış noktası
yoktur. O, hiç- bir zaman başlamamıştır çünkü o olmadığında zaman diye
birşey yoktu. Beyin, sinir ve dokuların tüm oluşumu, yaşam ve duyumun
tüm işlevleri, tüm zihinsel tarihimizin ardışık fenomenlerini içerecek,
evrensel bilinçlilik ile belirlenmiştir. insan bilinçliliği, evrensel
zihinin bir kopyasıdır, en azından sentetik ve kendini ortaya koyan bir
yapıya sahiptir. Gre-en'in düşüncesine göre, evrim kuramı bu görüşle
çelişmez, insan organizması, hayvandan meydana gelmiş olabilir; hay*van
organizması ise doğal organik işlevler aracılığı ile kendi*sini yeniden
üretmiş ve meydana getirmiş sonsuz bilinçlili-ğin böyle bir şekilde
sayısız nesli içinde değişikliğe uğramış olabilir. Bu, özgün tinsel
ilkenin sonucunun değerini azalt*maz: tüm fenomenal
düzen, insanın zihninde ve bilinçliliğin-de
toplanmış olan biyolojik evrimin tüm ardışıklığı da dahil olmak üzere,
sonsuz ve evrensel öz-bilinçliliğin bir meydana gelişidir.
Green, izlenim ya da duyumların yalnızca
bir ardıllığının bilgi olmadığını göstermiştir; bu bilgi, bu duyumların
dü*zenlediği bir birleşen kendi olmadan olanaklı değildir. Ben*zer
olarak, hayvanların istekleri, içtepileri ya da iştahları in*san edimi
oluşturmazlar; bu yalnızca bir öznenin bilinçli ola*rak kendisi için bu
tür isteklerde bulunmasıyla olabilir. Bir iş*tah ya da hayvan isteği,
doğal bir olaydır, ve özbilinci olan bir özne onu kendisine sunmadıkça,
onu benimsemedikçe ve kendisini onunla özdeşleştirmedikçe ve kendi
idealinde ger*çek varlığını ortaya koyma çabasmda bulunmadıkça gerçek
bir motive (güdülenme) olmayacaktır. Yalnızca bir hayvan iş*tahı
tarafından ortaya konmuş bir edim, insan eylemi ya da davranışı
değildir. Bir kişi bilinçli olarak, içtepi ya da tutku*larının biri ile
kendini özdeşleştirdiği zaman, doğal arzusu*nu istence dönüştürmüş
olacaktır. İrade (volition) bir kişinin, gerçekleşen ideal
kendisi ile kendisini gerçekleştirmesidir. Kuşkusuz bir kişinin ideal
istenci, onun içsel yaşantısının geçmiş tarihine ve dışsal koşullara,
duyumlara ve edimlere bağlıdır: bu anlamda, Green determinizmi
(gerekircilik) ka*bul etmektedir. Ancak geçmiş deneyimi nedeniyle,
kendisi için ideal bir nesneye ve böylece edinmelinin yazarına sahip
olacaktır. Bu durumda o, onun şimdiki davranışlarını yön*lendiren
ideallerden bütünüyle sorumludur. Bunun ötesin*de, kendisi için üstün
bir ideali zihninde canlandırır ve gele*cekte, şimdi olduğunda daha
iyiye sahip olacağı arayışı için*de bulunur. Bir insan, bu derin duyum
içinde özgür istence sahip olacaktır.
Törebilim
İnsanın, kendisi
için daha iyi bir durumu kavrama yete*neği ve bu durumu gerçekleştirmesi
onda bir ahlak oluşumu sağlayacaktır. O, bu yeteneğe sahiptir çünkü bir
öz-bilinç öz-nesidir, sonsuz öz-bilinçliliğin bir yeniden ürelimidir.
Bir bi*reyin, kendisinin daha iyi bir duruma sahip olmasının idea*linin
kaynağı, Tanrı zilıninde varolan mutlak bir idealdir. İn*sanın mutlak
olarak arzulanabilen bu idealle paylaşımı, in*san yaşamının ahlak
boyutunu ortaya koyacaktır.
Bu durumda, ahlakı
iyiliğin içeriği nedir? Gerçek iyilik, gerçek bir tatmin bulabilen bir
ahlak aracının çabası içindeki bir sondur. Onun temel özü, gerçek
istenci koşulsuz bir iyi*liktir, mutlak olarak bir değere sahiptir ve
mutlak olarak ar*zulanır. Bu durumda, insanın kendi içinde, mutlak
olarak ar*zulanan birşeyler düşüncesine sahiptir. Bu kendinin, çok
sa*yıda merakı vardır. Bunlar diğer insanlardaki meraklan da içerir.
Diğer insanlar, benim kendim için yaşadığım son için*de bulunurlar. Ben
bunları, insan kişiliğinin gerçekleşmesi*nin en yüksek iyisi olarak
değerlendiririm, —bunlar ister kendim içinde, isterse diğerlerinin
içinde olsun— insanın kendisini yetkinleştirmesi ile ilintilidir. Bu
amaca ulaşabil- mek için, aynı amaca ulaşmak için diğer kendilere yardım
et*mem gerekir. Ahlaksal ideal, bir mutlak ve ortak iyidir, be*nim için
ve diğerleri için iyidir. Mutlak iyi, kişisel ahlaklılığın idealim
kuşatır ve toplum içinde herkesin kendisi için iste*diklerini, komşusu
için de istemesine yol açar. Tüm ussal dü*şünce, kendi yetkinliğini
sağlama isteği içinde olacaktır. Green, diğerleri içinde kendini
gerçekleştirme içinde kuşatıl*mış olarak ahlak idealinin tanımlamasını
yaparak egoism (beniçincilik) ve altruism (özgecilik-hiçbir çıkar
düşüncesine dayanmayan duygu) arasındaki çelişkiyi çözmüştür.
Ahlaklılığın kaynağı, atalarımızın otoriter
gelenek ve ka*nunlarının izlerini taşımaktadır. Green, bu tarihsel
olguyu kabul eder fakat kanun ve geleneğin, çıkış noktası olarak us*sal
oluşların, ideallere sahip oluşların ürünleri olduğunda di*retmektedir.
Bireyler, kendilerini kanun ve geleneklere teslim ederek, bu davranış
biçimlerinin değerini pekiştirirler. Green, genetik ve evrimsel davranış
kuramım kabullenme eğilimindedir fakat davranış evriminin, bizim
davranış ide*allerimizin ussal bir kaynağı ile belirlendiğini düşünür.
Dav*ranış idealleri, bir tarihsel oluşum ürünleri değildir; onlar, aşkın
bir kaynaktan tarihsel dizilere girerler.
Ahlak ideali çıkış
noktası olarak, bireyin üzerine bağlı olan bilinçsiz bir talep olarak
hissedilir. Bu, bireylerin arzula*rı ile paylaşılan bir taleptir. Aile,
kabile, devlet gibi kurum*laşmalar bireylerin davranışlarını belirleyen
olgular olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurumlaşmanın doğal gelişimi
üze*rindeki düşünce, talebin daha yetkin bir yapıya sahip olma*sında
etkili olacaktır.
Biz, mükemmel bir yaşamın tam bir ideasına
sahip deği*liz, fakat ideal, insanın toplum içindeki yetkinliğinin ve
tüm insanoğlunun yetkinleşmesini kuşatacaktır. Böyle bir yaşam, uyumlu
bir istencin ifadesi olmalıdır, bu her birinin istenci olan, tümün bir
istencidir: bir adanmış istençtir. Adanmış bir istenç (A devoted will), Green tarafından soyut bir şey
olarak değil, iyilik etkirdiğinin tam bir dizgesi olarak algılanır. 0,
anlamlı bir davranış ideali tarafından desteklenir. Bunun öte*sinde, Green, güdülerin ya da onu
yansıtan karakterin bağlı olduğu bir edimin ahlak değerini göz önünde
bulundurur. Gerçek bir davranış güdüsünün her zaman için, ahlak
edim*leri oluşturacağım düşünmektedir.
Green, iyiliğin toplumsal türünü yüceltir ve
döneminin ruhunu yansıtır. Bu, orta çağ kültürü içinde yaşadığımız
din*sel bir iyilik türüdür. Bize, kalbimizin tinsel bir edim içinde
Tannya yükselmesinin yollarım anlatmaktadır. Bu bir kişisel kutsanmışlık
idealidir. Bu uğraşın, yaradılıştan gelen bir de*ğeri vardır. Bu, onun
geUşiminin ötesinde bir sonuçtur. Bir iyi istencin pratik ifadesi, araç
olarak bir ek değere sahip olacak*tır, çünkü sonuçta insan toplumunun
iyileşmesi yaşanacak*tır. Bütün bu iyüeşmenin nihai amacı ve
değerlendirmesi, kutsal bir kalptir; insanoğlunun yüce değeri, insanın
kendi yetkinliği içindeki kendisidir. Pratik türün ya da daha
sorgu*layıcı veya bilinçli Tanrıyı arama türünün iyiliği, yaradılıştan
gelen bir değerliliğe sahiptir, insanoğlunun karakterinde, kalbinde ve
istencinde bulunur. Green, toplumsal iyileşme*nin eriği ile kutsallığın eriği
arasındaki belirgin uyuşmazlığı gidermeye çalışacaktır.
Green'in esas törel öngörüsü, aşağıdaki
gibi özetlenebilir: tüm toplumsal reformların amacı, herşeyden önce,
insanoğ*lunun tinsel alandaki yetkinliği ve karakter ve ideallerin
ge*Uşiminin sağlanmasıdır. Green, idealini dinsel
öğelerin yer aldığı bir dilde ifade eder: bu yetkinliğin kutsallığından
bah*setmektedir: kutsal idealini çok yüksek bir değere sahip an*lak
durumu olarak değerlendirir. Tüm davranış uğraşının sonuç amacı, insan
ruhunun tutumunun gerçekleştirilmesi, insanın kişiliğindeki soylu
bilinçlüiğin ortaya çıkarılmasıdır. Toplumsal reform iyi bir şeydir
fakat toplumsal reformun, yalnızca fiziksel uygunluk ve maddesel
tatminin aertmasının ötesinde bir sonuç ve değerlendirmeye gereksinimi
vardır. İnsan bedenini beslemek ve barındırmak yeterli gözükmektedir.
Fakat en yüksek noktada şu soru ortaya çıkmaktadır: bu bedenlerin içinde
ne tür ruhlar bulunacaktır?