Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Join the forum, it's quick and easy

Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Sülfürik Asit

    heavenskhan
    heavenskhan


    Mesaj Sayısı : 120
    İtibar : 0
    Kayıt tarihi : 31/05/10
    Yaş : 32
    Nerden : Adapazarı

    Sülfürik Asit Empty Sülfürik Asit

    Mesaj tarafından heavenskhan Salı Haz. 01, 2010 9:00 pm

    [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    Toprak, insana hayatının iki temeli olan
    ekmek ve sudan başka gerekli bir maddeyi daha, tuzu da sağlar. Bu
    maddenin öteden beri beslenmede önemli bir yer tuttuğunu ve uzun zaman
    tuzdan yoksun kalmanın organizmada ne gibi düzensizliklere yol açtığını
    biliyoruz. Tuzun, yalnız beslenmede değil toplumsal hayatta da büyük
    rol oynadığını gösteren olaylar çoktur. Sözgelişi Fransızca’daki
    Salaire, İngilizce’deki Salary kelimesini bir göz önüne alalım: Bu
    kelime Roma lejyonerlerinin ücretlerinin bir kısmını tuz (sel) olarak
    almalarından gelmektedir. Bu madde gerçekten birçok ülkede para yerine
    geçiyordu ve en uzak çağlardan beri devletin tekelinde olup birçok
    yerlerde ‘tuz vergileri’ konmuştu. Tuz, bazen buharlaştırma yoluyla
    deniz suyundan bazen tuz kayalarından çıkartılır.

    XIX. yüzyıla kadar tuz, mutfaklarda ya da et ve balık tuzlama işinde
    kullanılırdı. Ama Leblanc’ın sodyum karbonatı hammadde olarak
    kullanmaya başlaması üzerine, yeni doğmakta olan kimya sanayinin temel
    maddesi haline geldi.

    Kimya sanayii böylece Leblanc yönteminin gerektirdiği ikinci elemanı,
    yani sülfürik asidi de imal etmeye koyuldu. Bu madde Arap simyacıları
    tarafından bulunmuştu ve Fransa’da Devrim sırasında biliniyordu. Ancak
    kullanıldığı yerler sınırlıydı. Kemirici bir madde olduğundan, yalnız
    boyacılıkta yararlanılan bazı maddelerin hazırlanmasında, altın ve
    gümüşü arıtmada, bazen de organik kalıntıları yok etmekte
    kullanılmaktaydı. Belli sanayi dallarında kullanılan sülfürik asit içi
    kurşunla kaplanmış odalarda imal edilirdi. Bu odalarda kükürdü yakarlar
    ve elde edilen kükürtlü anidriti sudan geçirerek sülfürik asit elde
    ederlerdi.

    Bu imal şekli uzun süre İngilizlerin sırrı olarak kaldı. Ama şiddetle
    ihtiyaç duyulan bu madde elbetteki günün birinde öteki ülkelere de
    sızacaktı. Halk dilinde zaçyağı diye bilinen bu maddeyi imal eden ilk
    fabrika 1766′da Rouen’de kuruldu. Kullanma yerleri gittikçe artıyordu.
    Demire dökerek balonlar için gereken hidrojeni elde ediyorlar ve kibrit
    imalinde kullanıyorlardı. Derken imparatorluk döneminin ablukası gelip
    çatınca, Sicilya’dan gelen bir ithal malı olması nedeniyle görülmemiş
    bir fiyat yükselişi oldu. Bunun üzerine, kükürdün yerini tutabilecek
    başka bir madde bulma zorunluluğu başgösterdi.

    1810′da Peregrine Phillips adlı bir İngiliz, kükürtlü anidriti,
    İspanya’dan getirilen ve tabii demir sülfüründen başka bir şey olmayan
    piriti platinde ısıtmak yoluyla elde etti. Pirit bol bir hammaddeydi;
    kurşun odalar da artık yeterince geliştirilmiş olduğundan, 1838′den
    başlayarak bütün sodyum karbonat ve süper fosfotlar talepleri
    karşılayacak miktarda sülfürik asit imal edilmeye başlandı.

    Kaldı ki, bu maddeyi arayanlar yalnız Leblanc yöntemiyle sodyum
    karbonat ve suni gübre imalcileri ya da boyacılar ve değerli madenleri
    işleyenler değillerdi. Güçlü ve ucuz bir kimyasal etken olduğundan
    sayısı gittikçe artan alanlarda bir reaksiyon etkeni olarak da
    aranmaktaydı. Henüz emekleme döneminde bulunan organik kimyada bile
    belli başlı rol oynamaya başlamıştı.

    Şeker, eritilmiş domuz yağı, alkol, üre gibi organik maddelerin
    esrarlı bir “hayat gücüne” sahip oklukları sanıldığından bunlar organik
    olmayan maddelerden ayrı tutulmaktaydılar. Bununla birlikte, kimyacılar
    bu maddeleri de her türlü analize tabi tutmaktan geri kalmadılar. Genç
    bir Fransız kimyacısı “Recherches chimiques sur leş corps gras” “Yağlı
    Maddeler Üzerinde Araştırmalar” adlı eserinde (1823) hayvansal ve
    bitkisel yağların, yağlı asitlerle gliserin bileşiminden meydana gelen
    kimyasal maddeler olduklarını kanıtladı.

    Eugene Chevreuil (1786-1889) adlı bu genç kimyacı Charlemagne
    Lisesinde kimya öğretmeniydi ve Vauquelin’in yönetimindeki kimyasal
    maddeler fabrikasında çalışmaktaydı. 1823′te eserinin yayınlanması
    üzerine profesör olarak Gobelins Fabrikasına atandı ve orada
    yeteneklerinin ürünlerini verme imkânlarını buldu.

    Yağlı asiti bir bazın üzerine uygulayarak sabun elde ediliyordu.
    Böylece bilimsel bir temel kazanan sabun sanayii, randımanını olduğu
    kadar ürünlerinin niteliğini ve çeşitlerini de artırdı. Baz olarak
    potası alındığında yumuşak, sodyumu alındığında sert sabun elde
    ediliyordu. İşte bundan sonradır ki, tuvalet sabunları ev ya da sanayi
    sabunları gibi özel kullanışlı sabunlar imal edilmeye başlandı.

    Bu çalışmaların ikinci önemli sonucu mumların kalıplanmasında
    asitstearikin kullanılabilmesi oldu. Bu işi gerçekleştirme hevesine
    kapılan bilgin Paris’te bir fabrika açtı. Herkes, beyaz ve saydam bir
    ışık veren o hem süslü, hem ucuz mumlan kapışmaya başladı. Gariptir;
    tatsız bir konu olarak kabul edilen kimya bilimi insanları doyurma
    işinden sonra öteki alanlara da elini uzatacak kadar yararlı bir bilim
    dalı haline gelmeye başlamıştı.

    Ya fotoğrafı? Onu insanlara armağan eden de kimya bilimi olmadı mı?
    Bu teknik objektifine kadar her şeyini kimya bilimine borçludur. Önce
    her işe elverişli adi camı gerçekleştirmiş, bundan sonra kullandığı
    maddelerin bileşimlerini ve oranlarını değiştirmek yoluyla çeşitli
    niteliklerde camlar meydana getirmiştir. Fotoğraf objektifleri,
    astronomik dürbünler, gözlükler, mikroskoplar, spektroskoplar, jeodezik
    ve topografik camlar gibi cam ve şişeden çok farklı niteliklerde ve
    kullanışta gereçler yaratmıştı.

    Bunların yaratıcıları modern optik camların bulucusu İsviçreli
    Pierre-Louis Guinand (1748-1824), Alman Cari Zeiss (1816-1888) ve Ernest
    Abbe (1846-1907) oldular. Bunlardan birincisinin torunları Paris’te
    optik araçlar fabrikası kurdu, ikincisi de bilimsel kaliteyi ve üretimi
    geliştirdi.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 9:49 pm