Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Join the forum, it's quick and easy

Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Akraba evliliği ve sakıncaları

    heavenskhan
    heavenskhan


    Mesaj Sayısı : 120
    İtibar : 0
    Kayıt tarihi : 31/05/10
    Yaş : 32
    Nerden : Adapazarı

    Akraba evliliği ve sakıncaları Empty Akraba evliliği ve sakıncaları

    Mesaj tarafından heavenskhan Salı Haz. 01, 2010 8:58 pm

    [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    Akraba evliliği, olgusu, tıp
    bilimlerindeki çalışmaların ilerlemesiyle birlikte, toplumun gündeminde
    daha çok ilgilenilen bir konudur. Akraba evliliği, aslında, kökleri
    tarihte olan olgu olduğu için kültürel hayattaki görünümleri dilde,
    edebiyatta, halk biliminde oldukça yaygındır. Beşerî bilimlerin
    konuları, yapıları nedeniyle, diğer bilimlerin ve teknolojilerin
    konularıyla ortak alanlar oluşturabilmekte, yeni disiplinler ortaya
    çıkmaktadır. Akraba evliliği bağlamında da durum böyle bir görünüm
    sergilemekte, tıp sosyolojisi, tıp antropolojisi gibi alanlar
    şekillenmektedir. Tıp bilimleri, akraba evliliğinin sakıncalarına
    deyinse de, Türkiye’de ve diğer bazı kültürlerde akraba evliliğinin
    uzunca bir süre daha geçerli olacağını hesaba katmak gerekir.

    Akraba evliliği doğrudan “akraba”, “aile” olguları ile ilgilidir, bu
    konulardaki tanımlar, yaklaşım biçimleri dil dünyası zenginliği ile
    bilimsel akıl yürütmelere ve açıklamalara olanak vermektir. Bu yazıda
    akraba evliliği ile ilgili belli başlı kavramlara, tıp sosyolojisi için
    çağrıştırdıklarına deyinilecek ve okuyucu için küçük bir kaynakça
    verilecektir.


    2- Kavramlar
    2.1- Akraba
    Türk kültürüne akraba sözcüğü Arapça karîb (tür. yakın) sözcüğünün çoğul
    şekli olan akribâ’dan gelmektedir. Türkçe ses uyumundan dolayı akraba
    şeklini almıştır. Arapça’ da kurb sözü yakınlık anlamına gelmektedir.
    Türk kültürü içinde kullanılarak bir kavram haline gelen akraba sözcüğü,
    aynı zamanda antropoloji, sosyoloji, etnoloji gibi disiplinlerin önem
    verdiği konu olmuştur. Akraba kelimesi genel olarak, “kan ve evlilik
    yoluyla birbirine bağlı olan kimseler, hısım” olarak tanımlanmaktadır.
    Ancak hısım kavramına ayrıca deyinmek gerekir.

    Akrabadan başka Arapça’dan Türkçe’ye geçen ve oldukça fazla
    kullanılan diğer bir kavram da hısımdır. Hısımlık, yakınlık, evlilik
    bağı ile olan yakınlık, soydaşlık, aralarında yakınlık bulunan kimseler
    anlamındadır Anadolu’nun bazı bölgelerinde akraba ve hısım aynı anlamda
    kullanılsa bile kan bağı olanlara akraba; aralarında kan bağı
    olmayanların evlilikleriyle oluşan, evlenen çocukların yakınlarına hısım
    dendiği bilinmektedir. Bazı akraba evliliklerinden dolayı taraflar
    biri birilerine “hem hısımız, hem akrabayız” demektedir. Bu ayrım
    evlilik öncesi ve sonrasında ailelerin birbirlerine göre konumlarına
    işaret eden ayırımdır.
    Türkçe’nin erken dönemlerinde bu kavramı yakın, yağuk sözcükleri
    karşılamış görünmektedir. Aynı zamanda yakın; akraba için, zaman için ve
    yer için kullanılmaktadır. “Yekke yakın kelse / biligke yakın / özke
    yakın” bunlara birkaç örnek olarak verilmektedir. (Clauson, 1972).
    Yakınlık da bu sözden türemiştir. Türkçede başka kavram ve terimler de
    kullanılmıştır: bunlardan soy ve sop sözcüklerini içeren bir kavram
    olarak oguş aile ve akrabalığa işaret etmektedir. Türkçenin erken
    dönemlerini dikkate alan birinci el sözlüklerde (Kaşgarlı Mahmud,
    Divan’ü Lügat’it Türk) ve Türkçe etimoloji çalışanlarda (J. Nemeth, A.V.
    Gabain, A. Caferoğlu, G. Clauson) oymak (Moğolca ayimak ve urug da
    hatırlanabilir) kabile, boy, soy, akraba, nesil, aile olarak
    karşılanmaktadır.

    Batı dillerinde akraba karşılığı kullanılan kavramlardan birisi olan
    relative (ing)/ relatif (fr) kavramı bu dillere Geç Dönem Latince’deki
    relatus/relativus sözcüğünden geçmiş. Bir yere, bir şeye dayanmak
    anlamındadır. Yakınlık, ilişki anlamında da kullanılan relation (ing) da
    örneğin Orta dönem İngilizce ve Fransızca’ya Latince’den relatio’dan
    gelmektedir.

    İngilizce’de kullanılan ve köken olarak Orta Dönem İngilizce’ye (kin
    / kiu / kuu) ve Anglo-Saksonca’ya (cyuu / cyu / kin / kind) dayanan
    kin sözcüğü de aile, akraba, halk, doğumla veya evlilikle birbirine
    bağlı olanlar anlamındadır. Yakın ve akraba kavramları gündelik hayatta
    oldukça geniş bir kullanım alanına sahiptir. Uzaktan akraba, yakın
    akraba, akrabayı talukat, yakınım, soyum-sopum, amcam-dayıcam gibi
    belirlemelerin hepsi geniş anlamda sosyolojik ve antropolojik birliğe
    işaret etmektedir. Akraba kavramının incelenmesi sosyal bilimlerin tümü
    için önemli bir araştırma konusu olmuş, bu kavramın farklı kültürlerde
    tarif edici ve tasnif edici özelliklerinden hareket ile aile ve evlilik
    olgularına/kurumlarına çeşitli yaklaşımlar sağlanmıştır.

    2.2- Akraba Evliliği
    Akraba kavramının bu geniş kullanımı yanında genetik biliminde
    (consanguineous marriage) ve kültür bilimlerinde kullanılan akraba
    evliliği (kin marriage (ing)/ Verwandtenheire (alm)/ kavramı da vardır
    ki bu özel bir kullanımdır. Gündelik dilde kullanılan “akrabadan
    evlenmek” durumu her koşulda kültür bilimleri ve genetik bilimleri
    açısından “akraba evliliği” sayılmamaktadır. Bilimsel anlamda ve bu
    çalışmada kullanılan anlamıyla akraba evliliği / consanguineous marriage
    (ing):” Çeşitli evlilik bağlarıyla akraba olan kimselerin; özellikle
    yeğenlerin (kardeş çocuklarının) birbirleri arasındaki evlilik…” (yakın
    akraba evliliği veya birinci dereceden akraba evliliği
    kastedilmektedir. Bu tanımına kardeş torunlarının evlilikleri uzak
    akraba evliliği veya ikinci derece akraba evliliği de eklenince tanım
    birinci ve ikinci dereceden akrabaların evliliklerini kapsamaktadır.

    Akraba evliliği kavramının yukarıda belirtilen sınıflamasından başka
    bir de paralel yeğen evliliği (parallel-cousin marriage) ve çapraz
    yeğen evliliği (cross-cousin marriage) sınıflaması vardır. Amca
    kızı-Amca oğlu ve Teyze Oğlu-Teyze Kızı arasındaki evlilikler paralel,
    Dayı Oğlu-Hala Kızı ve Hala Oğlu-Dayı Kızı arasındaki evlilikler çapraz
    yeğen evlilikleridir.
    Akraba evliliği kavramının batı dillerindeki bilimsel karşılığı olan
    consanguineous sözcüğü, Latince kan anlamına gelen sanguis ve ortak
    anlamına gelen con sözcüklerinden yapılmıştır. Bu kavramsal
    belirlemenin, örneğin İngilizce’deki akraba, halk birliği, aile anlamına
    gelen “kin” sözcüğü ile değil de doğrudan kana dayanan bir sözcükle
    karşılanması bu kültürlerde de akraba kavramının geniş anlamından
    kaynaklanmaktadır.

    2.3- Aile
    Akrabalık ile yakından ilgili iki kavram olarak evlilik ve aile
    kavramlarına veya olgularına bu çalışmada fazlaca deyinilmeyecektir.
    Bazı kuramcılara göre evlilik ve aile kurumları, daha geniş olan
    akrabalık sisteminin birer parçası ve görüntüsüdürler. Sistemin
    anahtarı, akrabalık sözcüklerinde saklıdır. Akrabalık sözcüklerini bir
    yana bırakarak evlilik ve aileyi incelemek, olanak dışı değilse de
    zordur. Buna karşılık akrabalık sistemi, çözümlenince, evlilik ve aile
    sistemleri çok kolaylıkla açıklanabilmektedir.
    Aile ile ilgili tanımlarda ön plâna çıkan belli başlı unsurlar; cinsel
    ilişki; bu ilişkinin biyolojik, sosyolojik, dinî, hukukî/kanunî
    /meşruiyeti; bu ilişkiden doğan ve geçen kan bağı ile bağlı kuşaklar; bu
    kuşaklar ve aile üyeleri arasındaki toplumsal ilişkilerde süreklilik
    ve bunun gereği olan toplumsallaşma ve meşrulaştırma süreçleri. Bunlara
    ek olarak ailenin kurulmasına öncülük eden ve ailenin sürekliliği
    sırasında etkili olan evlilik süreçleri de aile kavramının tanımında
    dikkate alınmalıdır.

    “Bu bağlamda aile tanımları yapılırken aileyi oluşturan temel
    unsurlar dikkate alınmıştır. Aile, kuşak ilişkilerine göre ana, baba ve
    çocuktan meydana gelen bir gruptur (Winch, 1965). Eşlerin cinsel
    ilişkisine dayalı, çocuk sahibi olma ve bu çocukları yetiştirme
    özellikleri gösteren bir gruptur (MacIver-Page, 1965). Aile en az iki
    neslin bir arada bulunduğu, kan bağı ile karakterize edilen küçük bir
    sosyal örgüttür (Sumner-Keller, 1966). Aile ana, baba, çocuklar ve
    tarafların kan akrabalarından (aile biçiminin gereğine göre) meydana
    gelmiş ekonomik ve toplumsal bir birliktir”.
    “Güvenç (1972) toplumun evrimini ailenin evrimine bağlayan evrim
    teorilerinin bugün geçerliliğini tümüyle yitirmiş olduğunu, akrabalık
    sistemlerinin modern toplumlar içerisindeki yeri ve önemi üzerinde
    yapılmış sosyolojik araştırmaların, belki de bu teorinin tersinin daha
    da doğru olabileceğini gösterdiğini belirtir. Buradan giderek ailenin
    topluma değil, toplumun aileye ve akrabalık sistemlerine biçim verdiği
    söylenebilir. Yine aynı şekilde toplum akraba evliliklerinin de yapılıp
    yapılmamasında etkilidir”.

    3- Akraba Evliliği İle Kurulan Aile
    Akraba evliliği yoluyla kurulan aile olgusunun birincil belirleyicisi
    eşler ve onların ataları arasında kan bağının olmasıdır (kardeş
    çocukları, kardeş torunları). Sosyolojik ve antropolojik yönden
    “akrabadan evlenmek” gündelik dil kullanımında geniş aile olgusunu ve
    geniş aile tipini hatırlatır durumda olabilmektedir. Bir ölçüye kadar
    bazı yörelerde devam eden, boy, sülale, aşiret ve kabileye bağlığı da
    çağrıştırmaktadır.

    Akrabadan evlenenlerin kardeş çocuğu ve kardeş torunu olanları
    dışındaki uzaktan akrabalar birinci ve ikinci dereceden “akraba
    evliliği” kapsamına girse de bunlar arasında kan bağının olması
    önemlidir. Eski zamanlardan beri oldukça işlevsel olan atalar ruhu, grup
    dayanışması, aileler birliği gibi dinî, tarihî, mitolojik ve beşerî
    fenomenlerin kendini sürekli kıldığı önemli kültür dinamikleri hem
    işlevselliklerinden hem de psikolojik etkilerinden dolayı yaşaya
    gelmektedir. Akraba evliliğinin geleneksel, töresel ve örfî nitelikli
    kültürel boyutları da vardır. Ailelerin içlerine yabancı sokmak
    istememeleri, akrabalık ruhunun, dayanışmasının dışarıdan birinin etkisi
    ile bozulacağı inancı, üretim ve mülkiyet potansiyelinin akraba dışı
    insanlar tarafından parçalanmaması, geleneksel otoriteye uyum ve bu
    yolla maddî, manevî birikimlerin varlığının ve geleceğinin güvence
    altına alınması akraba evliliği olgusunun temel kurumlaşma dayanakları
    olarak dikkate alınabilir.

    4- Beşerî Bilimlerinden Tıp Bilimlerine Akraba Evliliği
    Genetik, biyoloji, veterinerlik ve diğer tıp bilimlerinin kaydettiği
    gelişmeler sonucu, belirli bir oranda hastalıklı çocukların doğumuna
    neden olmasıyla, akraba evliliği kültür bilimlerinde olduğu kadar
    genetik ve tıp sosyolojisinin de konusu olmuştur.

    Ancak konunun bu şekilde gündeme gelmesi akraba evliliği ile
    hastalıklı çocuk doğumları arasında bazen de aşırıya giden bir ilişki
    olduğu kanısı uyandırmaktadır. Bir yanda, doğumdan itibaren görülen tüm
    rahatsızlıkların, (oluşum/şekil bozuklukları, genetik rahatsızlıklar
    gibi) nedeni, böyle olmasa da bir slogan gibi kolayca, akraba evliliğine
    bağlanabilirken diğer yanda bazı rahatsızlıklar doğrudan akraba
    evliliğinden kaynaklansa da bu durum bazı ailelerce ve kesimlerce
    kabullenilmemektedir. Bu iki kanaatin yerli yersiz veya eksik bilgi ve
    spekülasyonlardan dolayı yaygınlık kazanması toplumun bu konuda sağlıklı
    bilgi sahibi olmasını engellemektedir. Akraba evliliği konusunda
    halkın bilgilendirilmesi bir tür yetişkin eğitimi olarak da
    düşünülmelidir.

    Akraba evliliği ile ilgili çeşitli araştırmalarda, ulaşılan
    ailelerden alınan bilgiler bir rahatsızlık durumu ortaya koyuyorsa,
    konunun tıp sosyolojisinden uzak olmadığını düşünmek gerekmektedir.
    Kültür bilimleri açısından yapılan çalışmalar hangi düzeyde olur isi
    olsun, akraba evliliği olgusu, daha çok rahatsızlıkları olan çocukların
    doğumu ile akraba evliliği arasında bir ilişki kurulması nedeniyle
    tıbbî bakımdan halkın daha çok dikkatini çekmiştir. Böylece hem
    bilginin kaynağı ve niteliği (epistemoloji) açısından hem de konuya
    yaklaşım (yöntem) açısından disiplinler arası yaklaşımın zorunluluğu su
    yüzüne çıkmıştır. Aile sosyolojisi ile tıp sosyolojisinin ayrıştığı
    ama birbirinden de kopuk olmadığı bir kavşağa gelinmektedir.

    1-Akraba evliliğini etkileyen nedenler ve bunun kurumlaşma
    süreçleri,
    2- Akraba evliliğinin sonucu olarak muhtemelen ortaya çıkan
    rahatsızlıklar ve tıp bilimlerinin tanı ve sağaltım (teşhis ve tedavi)
    süreçleri.
    3- Disiplinler arası yaklaşım açısından ise tıbbî bir olguya sosyolojik
    yaklaşım veya sosyolojik bir olgunun muhtemel tıbbî sonuçları.
    Son yıllarda tıp sosyolojisi alanındaki çalışmalar dikkati çekmekte yeni
    yeni konular gündeme gelmektedir. Bazı çalışmalarda tıp sosyolojisi
    bir organizasyon sosyolojisi gibi düşünülse de, tıp-kültür bağlamı hak
    ettiği yeri almalıdır. Akraba evliliği konusu da bu açıdan bakılması
    gereken konulardan birisi olma durumundadır.

    5- Ensest / Fücür
    İnsanlık tarihi, aile içi evlenme geleneği olan ensesti/fücürü önemli
    ölçüde geride bırakmıştır. Ancak bu çağda bazı kabilelerde gelenek
    olarak görülmektedir. Dünya genelinde de hemen hemen hukuken yasaktır.
    Bir suç ve sapma davranışı olarak çağcıl (modern) toplumlarda
    örneklerine rastlansa da, konunun niteliği bakımından nesnel bilgiye
    ulaşılması güçtür.
    Akraba evliliğinin tarihîne ilişkin birincil kaynaklar bu makalenin
    konusu olarak doğrudan incelenmemiş, Çok kısa olarak ikinci elden bazı
    incelemelere itibar edilmiştir. Kabile dışından, aile dışından evlilik
    (exogami), aile tarihî açısından önemli bir olgudur. Ancak, tarihîn bazı
    dönemlerinde kültürlerin akraba evliliğine imkan vermiş olması mümkün
    görünmektedir.

    Buna ilişkin bilgiler çok net olmamakla beraber, bazı çalışmalarda,
    akraba evliliğinin bugün için hemen hemen resmen uygulanmayan şekli
    olan ensest/fücür örneklerine deyinilmektedir. Özellikle, Eski Mısır’da
    Firavun sülalelerinde görülen baba-kız, anne-oğul, kız kardeş-erkek
    kardeş evlilikleri dikkat çekici örneklerdir.15 Böyle bir ensest
    evliliğin nedeni olarak, hanedana dışarıdan girecek kimselerin saltanatı
    yıkmasını önlemek gösterilmektedir. Bugünkü Peru’nun eski sakinleri
    olan İnkaların da akraba evliliği yaptığına deyinilmektedir. Eski
    dönemlerdeki bütün kültürleri kapsayacak genel bir yargıda bulunmak
    mümkün değildir. Çünkü bugün için birbiriyle çelişir görünen farklı
    bilgilere rastlanmaktadır.

    “Akraba evlilikleri, tarihîn çok eski devirlerinden beri yapıla
    gelmektedir ve bu tip evlilikler için toplumların çok değişik değer
    yargıları vardır. Etnografik araştırmalar hısımlıkla ilgili evlenme
    engelleri konusunda ilginç verileri kapsamaktadır. Totem sisteminde
    akrabalıkları pek uzak olsa bile bir erkeğin annesinin totemine mensup
    kadınlarla evlenmesi yasak olduğu halde, Meksika’nın Sierra Madre
    bölgesinde baba kız evlenmeleri oldukça sık ve büyük çoğunlukla ekonomik
    nedenlerle yapılmakta idi. Aynı kabileden bir kızla evlenmeyi büyük
    bir dehşetle karşılayan Khondlar tehlikeyi önlemek için kız çocuklarını
    öldürürlerdi. Veddahlar ise erkeğin ablasıyla evlenmesini suç
    saydıkları halde, kendisinden küçük kız kardeşi ile evlenmesini hoş
    görürlerdi. Güney Avustralya kabilelerinde bir erkeğin annesi, kız
    kardeşi, birinci ve ikinci dereceden kuzenleri ile cinsel ilişkisi
    yasak olduğu halde, Java’daki Kalonglar arasında ana-oğul
    evlenmelerinin uğur getirdiğine inanılırdı.

    Bali’nin soylu ailelerinde ise farklı cinsten ikiz kardeşlerin ana
    rahminde birleştiği sanıldığından, evlenmeleri mümkündü. Doğu
    Afrika’daki Teita ahalisi de kendi anne ve kız kardeşleri ile tamamen
    ekonomik nedenlerle evleniyorlardı. Eski Mısır ve İnkalarda soyun
    asaletinin devamı için kardeş-kardeş evlilikleri sık yapılırdı. Mısır’da
    bu o derece abartılmıştı ki prenseslerin asil kanı tahtın
    varislerinden başkalarına geçirmeleri kesinlikle yasaktı. II.Ramses’in
    kendi kızı ile evlendiğini gösteren kanıtlar vardır. Tarihîn zekası ile
    tanıdığı Kleopatra da bir baba-kız evlenmesinden doğmuştu.”
    Semavî dinlerin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla ensest/ fücür evlilik
    ayetler ile (Tevrat: Leviler Suresi ve Kuran: Nisa Suresi)
    yasaklanmıştır. Ancak akraba evliliğine ilişkin bir yasak yoktur.
    “Çeşitli dinlerde akraba evlilikleri ile ilgili kurallar getirilmiştir.
    Çağcıl devletlerin medenî hukuklarını geniş ölçüde etkilemiş bulunan
    iki büyük din Müslümanlık ve Hıristiyanlık, evlenme engelleri arasında
    yakın hısımlığa büyük önem verirler. Ortodoks Kilisesi hukuku prensip
    olarak yedinci dereceye kadar kan hısımları arasında evlenmeye izin
    vermez. Katoliklerde ikinci derece kuzen evlilikleri özel bir izne
    bağlıdır.”

    6- Akraba Evliliğinin Tarihî Görünümlerinden Bazı Örnekler
    Bu yazının içeriği, semavî olmayan dinlere mensup kültürlerin erken
    dönemlerinde akraba evliliğinin olup olmadığına ilişkin bir yargıda
    bulunacak verilere sahip değildir. Ancak Japon Medenî Yasası’nın akraba
    evliliğini yasaklaması, daha önceleri bu tür evliliklerin olduğuna ve
    bazı sakıncalarının görüldüğüne işaret etmesi bakımından anlamlıdır.

    İbn Haldun’un toplumsal tarih niteliğindeki Mukaddime adlı eserinde
    el-asabiye bağı önemle vurgulanmaktadır. Bu kavramın akraba evliliğini
    kapsaması normaldir. İbn Haldun kent hayatının (umran) ilerleyen
    dönemlerinde “el-asabiye”nin dayanışma ruhunun zayıfladığını ve
    uygarlıkların çöktüğünü belirtmektedir. İslâm düşünürü olarak, onun
    kültür çevresi 14-15. yüzyıl Endülüs ve Kuzey Afrika’dır. Ancak
    belirlemeleri bakımından dünya genelinde beşerî bilimler açısından kabul
    gören bir ünü vardır. Konu geçmiş ile bugünü bağlayacak daha ayrıntılı
    çalışmalara muhtaçtır. Güncel verilerde Arap kültüründe akraba
    evliliğinin yüksek olduğu bilinmektedir. Bu konuyla ilgili olarak Hz
    Muhammed’in amcasının oğlu Hz.Ali ile kızı Hz. Fâtmâ’nın akraba evliliği
    yapmış olmalarının bir sünnet-i seniyye teşkil edip etmediği de
    dikkate değer bir yön olarak akılda tutulmalıdır.

    Türk kültürünün İslâm öncesi döneminin akraba evliliği açısından
    farklı coğrafyalarda ve farklı kültür ortamları ile etkileşimde nasıl
    bir durum gösterdiğinin ayrıntılı olarak tespit edilmesi başlı başına
    bir konudur. Türk kültür tarihi ile ilgili çalışmalarda bir kabile ve
    boy anlayışının geçerli olduğu bilinmektedir. Örneğin kavimden devlete
    geçişte İbn Haldun’un ifadesiyle “el-asabiye” benzer bir duygusunun
    önemini inkar etmek mümkün değildir. Kut (kutsallık), küç (yönetim gücü)
    ve ülük (toplumsal düzeyde üretim ve paylaşım süreçleri) Türk
    tarihinin toplumsal yapı ve yönetim anlayışının belli başlı
    göstergeleri olarak belirtilmektedir. Uruk /boy/ güçlü olmalıdır. Ancak
    akraba evliliğinin bugünkü anlamda geçerli olup olmadığının ortaya
    konulması başlı başına bir çalışma olarak düşünülmelidir. Mete Han’ın
    amcasının kızıyla evlenmesi bir örnek olarak verilebilir.

    İslâmiyet öncesi Türk tarihinin genel olarak Arap kültür çevresinden
    farklılıklar gösterdiği bazı kaynaklarda belirtilmektedir. Ancak
    İslâmiyet’in kabulüyle bu iki kültür çevresi önemli düzeyde bir
    etkileşime girmiş, hemen hemen Türk tarihinin İslâmî dönemi inceleme ve
    araştırmalarda ön koşuna çıkmıştır. İslâmiyet’in kabulünden sonra da
    geniş bir coğrafyada akraba evliliğinin incelenmesi ilgilenilmeye değer
    bir konu olmalıdır. Türk Dünyası’nın yayıldığı geniş coğrafyadaki
    kültürel etkileşimlerin ve uzun yıllarını egemenliği altında geçirdiği
    yönetim, ideoloji ve dünya görüşünün akraba evliliği yapma anlayışını
    nasıl etkilediği konusu da dikkate değerdir. Hem Türk coğrafyasında hem
    İslâm coğrafyasında bugün kendinî gösteren akraba evliliği olgusunun
    değişik çalışmalar ile ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulması dünya
    genelinde bu konunun anlaşılmasında önemli bir yer edecektir.

    Güncel araştırma verileri, özellikle Anadolu’da, dikkate değer
    oranda akraba evliliğine işaret etmektedir. İlk bakışta Doğu Anadolu ve
    Güney Doğu Anadolu bölgelerindeki evlilik oranının yüksekliği,
    kentleşme, eğitim ve refah düzeyinin düşük olması ile açıklanabilse de
    Anadolu’nun geneliyle karşılaştırıldığında bu oran yüksekliğinin daha
    çok kültürel nedenli olduğu izlenimi doğmaktadır. Anadolu Türk
    kültürünün İslâm öncesi döneminin akraba evliliği açısından farklı
    coğrafyalarda ve farklı kültür ortamları ile etkileşimde nasıl bir
    durum gösterdiğinin ayrıntılı olarak tespit edilmesi başlı başına bir
    konudur.

    7- Günümüz Toplumlarında Akraba Evliliğine İlişkin Notlar
    Akraba evliliği ana ve baba yönünde iki ana gelişme şekli
    göstermektedir. Ancak yaygın olarak baba soyu gelişmesi (amca oğlu-amca
    kızı ve amca oğlu-hala kızı) etkilidir. Kentleşmenin gittikçe artması
    ana yönünde gelişen akraba evliliği örneği verebilmektedir.
    “Akraba evliliğinin en fazla rastlanan biçimi olan amca kızı-amca oğlu
    evliliğine ilişkin olarak araştırma sonuçlarına dayalı farklı görüşler
    bulunmaktadır. Barth (1954) amca kızı evliliğinin, soy sop dayanışmasını
    (solidarity) sağlayıcı bir rol oynamakta olduğu görüşündedir.


    Rosenfeld (1958) amca kızı evliliğinin mal-mülkün akrabalık grubu
    içinde kalmasını sağladığını savunmaktadır. Murphy ve Kasdan (1959)’a
    göre amca kızı evliliği baba soyunun doğal bölünme sürecinin
    engellemektedir. Patai (1959)’ye göre amca kızı evliliği baba yanı
    mirası kendi içinde muhafaza etmekte,savunma gücünü
    kuvvetlendirmekte,hane halkı yapısının kararlılığını(stability)
    sağlamakta ve eşlerin statülerinin eşitliğini pekiştirmektedir.

    Yine Cuisenier (1962) için amca kızı evliliği eş seçimindeki
    seçenekler dizisinde alternatiflerle simgelenen yapının en önemli
    ifadesidir. Khuri (1970) amca kızı evliliğinin uyumlu aile ilişkilerine
    katkıda bulunduğunu belirtmektedir. Hilal (1970)’e göre amca kızı
    evliliği içinde kadın eş olarak güvence (namus açısından) altındadır.
    Pastner’e (1979) göre de evlilik örüntüleri ile üretim tarzı ve siyasi
    yol arasındaki ilişki iki farklı evlilik stratejisini ortaya çıkarır.
    Bunlardan birincisi siyasi görevlerin ve toprak sahipliğinin yararına
    olan evlilik yatırımı baba yanındaki akrabaların dağılımını
    engellemektedir. İkincisinde de akrabalık organizasyonunda iki
    yandaşlığı ve kardeş birliğinin önemini yansıtmaktadır.

    Batı toplumlarında akraba evliliğinin bisikletin ve otomobilin
    icadıyla azaldığı belirtilirken, akraba evliliğinin azalmasında en
    önemli etken kent nüfusunun ister istemez ortaya koyduğu tesadüfi nüfus
    yapısıdır. Sanayi toplumunun ve buna bağlı olarak kentleşmenin değişik
    bölgelerden insanları bir araya getirmesi akraba evliliklerinin
    azalmasına neden olarak gösterilmektedir. Örneğin ABD’nin karışık ve
    hareket halindeki halkı on binde sekiz (0.008) kardeş çocuğu evliliği
    ile yeni akıma iyi bir örnektir. Bu tür evliliklere Utah eyaletinde
    1870’te %1, 1890’da %0.25, 1910’da %0.1 oranında rastlanmaktaydı.
    Günümüzde ise yok gibidir. Fransa’da Loire-et-Cher’de bu oranlar 1918’de
    %6, 1932’de %3 ve 1952’de %1 idi.26 Anthony Smith bazı ülkelerde
    kardeş çocuğu ile evlenme oranlarını şöyle vermektedir:
    İspanya
    % 4.6
    Japonya (Nagasaki)
    % 5.0
    Japonya (Tarımsal Bölge)
    % 7.0
    İsviçre (Alp Köyleri)
    % 11.0
    Hindistan (Bombay’da Parsi Etnik Grubunda)
    % 12.0
    Brezilya (Köyleri)
    % 19.5
    Fiji Adaları
    % 29.7
    Yukarıdaki tablodan anlaşıldığı kadarıyla, akraba evliliği oranları
    köylerden kente, doğudan batıya geldikçe azalmaktadır.

    8- Türkiye’de Akraba Evliliği Hakkında Bazı Belirlemeler
    Akraba evliliklerinin oranı endüstrileşmiş Batı toplumlarında çok düşük
    olmasına rağmen, Türkiye akraba evliliğinin yüksek olduğu ülkeler (bazı
    Asya ülkeleri ve İslâm ülkeleri) arasındadır. Tercihli amca kızı
    evliliği Orta-Doğu ülkeleri ile birlikte Türkiye’de de görülmektedir.
    Türkiye’de akraba evliliklerinde başı kardeş çocukları evliliği
    çekmektedir.
    Türkiye’de akraba evliliklerine ilişkin ülke çapındaki veriler,
    Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından 1968′den bu
    yana beş yıllık aralarla düzenli olarak yapılan demografik
    araştırmalardan elde edilmektedir. 1968 Türkiye’de Aile Yapısı ve Nüfus
    Sorunları Araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de evli çiftlerin
    yaklaşık olarak üçte birinin (%29) birbirleriyle yakın akraba oldukları
    görülmektedir.
    Atalay’ın (1981) çalışmasında geniş ailede akraba evlilikleri oranı
    yadsınmayacak kadar yüksektir. Çekirdek ailelerde evli çiftlerin yüzde
    17’si birbirleriyle akraba iken, geniş ailede bu oran yüzde 83’e
    çıkmaktadır. Kocası amcasının oğlu olanların yüzde 79.6’sı, kocası
    dayısının, halasının, teyzesinin oğlu olanların yüzde 84.6’sı geniş
    ailede yaşamaktadır. Çekirdek ailede yaşayanlardan ise, kocası amcasının
    oğlu olanlar yüzde 20, halasının, dayısının, teyzesinin oğlu olanlar
    ise yüzde 15 oranındadır. Birinci derecede yakın kan akrabaları ile
    evlenme, geniş ailede yaşayanlarda en fazla görülmesine karşın, uzak kan
    akrabaları ile evlenme de en fazla çekirdek ailede yaşayanlarda
    görülmektedir.

    Çekirdek ailelerde kocası ile çeşitli derecelerde akraba olanların
    oranı, geniş aileye oranla oldukça düşüktür. Geniş aile biçiminde akraba
    evliliği oldukça pekişmiştir. Geniş ailede akraba evliliklerinin
    yüksek olması, toprağın miras yolu ile bölünmesini önlemek veya aynı
    nedenle birleştirilmesini sağlamak, ailedeki bütünlüğü korumak, asillik
    ve rençberlik özelliklerini pekiştirmek gibi nedenlere bağlanabilir.
    Şaylı çeşitli gruplarda yaptığı araştırmalar sonucunda akraba evliliği
    sıklığının %24-33 oranları arasında değiştiğini bulmuştur. Başaran’ın
    Diyarbakır’da yaptığı çalışmalarda, merkezde %34 oranında olan akraba
    evliliği sıklığı, köylerde %40′a çıkmaktadır. Kalyoncu, Silivri’nin
    Fener köyünde akraba evliliği sıklığını %1, Rize’nin Maden köyünde %47
    olarak bulmuştur. Ankara Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve
    Araştırma Hastanesi’nde ard arda doğan 10.000 yeni doğanda yapılan bir
    çalışmada da akraba evliliği sıklığı %21 olarak bulunmuştur.
    Periyodik olarak yapılan nüfus ve sağlık araştırmalarına göre oldukça
    hızlı ekonomik, sosyal ve demografik değişmelerin yaşandığı Türkiye’de
    akraba evliliğinin yaygınlığı devam etmektedir. Akraba evliliği hem
    kadın hem de erkeğin eğitim düzeylerinin yüksek olduğu, Türkiye’nin
    gelişmiş yörelerinde yetişen ve bu yörelerde yaşayan ve kent kökenli
    gruplar arasında düşük düzeylere inmekte, ancak geri kalan nüfus
    gruplarında yaygın bir uygulama olarak varlığını sürdürmektedir.

    Türkiye’de doğurgan yaştaki her dört kadından birinin eşiyle akraba
    olması, bu kadınların önemli bir bölümünün de başlık parası alınan,
    imam nikahı kıyılan, geniş aile içinde yaşayan ve evliliği ailesi
    tarafından kararlaştırılan kadınlar olması, Türkiye’de yalnızca akraba
    evliliği bakımından değil, evliliğin kuruluşuna ilişkin diğer
    özellikler bakımından da gelenekleri sürdüren ve belki de toplumsal
    modernleşme ile büyük oranda uyum sorunları yaşayan büyük bir kitlenin
    varlığına işaret etmektedir.

    Gerek (anadil ile yaklaşık olarak belirlenen) etnik köken, gerekse
    bireylerin yetiştiği yörelere göre akraba evliliği oranlarında önemli
    farklılıklar bulunması, akraba evliliklerinin nedenleri arasında
    yöresel/kültürel geleneklerin önemli bir yer tuttuğuna işaret
    etmektedir.
    Geleneksel yapı ve toprağa bağımlılık, kan yakını evliliklerin sayısını
    arttırmıştır. Eğitim ve yaşam düzeyi yükseldikçe akraba evliliklerinin
    sıklığında da azalmalar gözlenmektedir. Sosyo-ekonomik gelişme,
    şehirleşme, endüstrileşme ve eğitim düzeyinin yükselmesi ile ailenin
    kuruluşundaki birçok gelenekler ortadan kalktıkça akraba evliliği
    sıklığında azalmalar görüleceği kuşkusuzdur.

    9- Sonuç ve Değerlendirme
    Din, mitoloji ve tarih konularında yazılan eserlerden akraba evliliği
    olgusunun tarihin erken dönemlerinden beri görüldüğü anlaşılmaktadır.
    Akraba evliliğinin sosyolojik/antropolojik nedenleri vardır.
    Ensest/fücür de ilginç bir akraba evliliği türü olarak tarihin farklı
    dönemlerinde ve çeşitli toplumlarda izlenmiştir. Zamanımızda hemen hemen
    dünya genelinde yasaklanmış olan ensest/fücür olgusunun ortadan
    kalkmasında semavî dinlerin birinci derecede etkisi olmuştur. Türk
    kültürünün uzunu bir tarih dönemden beri içinde olduğu Müslümanlıkta ve
    diğer semavî dinlerde akraba evliliği yasaklanmamıştır. Toplumsal
    değişme süreçlerinde özellikle kentlerin ortaya çıkması ve ulaşım
    araçlarının insan hayatına girmesi ile akraba evliliklerinde bir azalma
    olmuştur. Bu gün akraba evliliğinin gündemde olmasındaki önemli neden,
    bu tür evliliklerde doğan çocukların bazı genetik rahatsızlıkları
    taşımalarıyla ortaya çıkan tıbbî bir durumdur.
    Bir yanda kültür konuları üzerine yapılan çalışmalar devam ederken diğer
    yanda biyoloji, fizyoloji, kimya, genetik gibi temel tıp bilimlerinde
    kaydedilen gelişmeler kalıtsal olarak kan bağı akrabalıklarının
    evlilikler yoluyla sürmesinin sonuçlarına disiplinler arası yaklaşımı
    getirmiştir. Arkasında yüzlerce yıllık kültür birikimlerinin olduğu
    akraba evliliği, böylelikle, tıp sosyolojisi konusu olarak da ele
    alınabilecektir.

    AKRABA EVLİLİKLERİ
    Türkiye gibi akraba evliliklerinin yoğun olduğu ülkelerde, sakat bebek
    doğumları çok sık görülmektedir. Akraba evliliklerin görülmesinin
    sebepleri arasında genellikle, aileye ait mal varlığının dağılmaması,
    aile bireyleri arasındaki sevgi ve saygıyı korumak, akrabaların evlilik
    ve sosyo ekonomik beklentilerinin aynı olması ve karşı cinsle rahat
    iletişime girememe gibi etkenler sayılabilir. Akrabalar arasında yapılan
    evliliğe endogami denilmektedir.

    Kalıtımın taşıyıcısı genlerdir. Bizler nesiller öncesinden gelen
    atalarımızın bize hediye ettiği genetik kalıtımla yaşama başlamaktayız.
    Vücudumuzun büyüyüp gelişmesi ve çalışması genlerimizin kontrolü
    altındadır. Yaşamın temel taşı olan gen’ler, bir DNA molekülündeki
    belirli bir özellik içeren kesitine verilen addır. Her bir gen yada
    birkaç gen kümesi bizdeki bir özelliğin bilgisini içerir. Anne ve
    babadan eşit olarak geçen genler, bizdeki tüm yaşam duvarlarını örer.
    Genler hücrelerde bulunan kromozomların kısımlarıdır. Dolayısıyla
    genler, kromozomlarla birlikte çoğalarak, hücre bölündükçe yeni
    hücrelere geçerler. Kişide her genin, biri anneden biri babadan gelmiş
    olan iki kopyası (aleli) bulunur. Bazen genin bir kopyasının yapısı
    bozuktur ve bu bozuk kopya yüzde elli olasılıkla çocuğuna geçer. Bozuk
    bir gen, kişinin bazı vücut işlevlerinin bozulmasına neden olur.

    Bir karaktere ait olan özelliğin diğerine baskın olması halinde o
    karaktere baskın (dominant) gen , baskın olmayan gen’e resesif (çekinik)
    gen denir. Bir karakterin çıkması, iki aynı gen frekansının
    karşılaşması demektir. Eğer bir hastalığa ait gen (resesif) anneden
    aktarılırken, babadan da aynı (resesif) gen ile karşılaşırsa o hastalık
    mutlaka doğacak olan çocukta çıkacaktır. Eğer , anneden resesif gen,
    babadan da dominant gen karşılaşırsa bu sefer doğacak çocuk da tıpkı
    anne ve babası gibi hastalığın taşıyıcısı olacak, ama o hastalık açığa
    çıkmayacaktır.

    Aynı karakterde iki resesif genin karşılıklı gelmesi çekinik
    alleller sonucu hastalık çıkar. Anne ve babadan iki baskın gen
    (dominant) alan çocuk (baskın alleller) ise tamamen
    sağlıklıdır.Dolayısı ile, akraba evliliklerinde aynı gen yapısına sahip
    olan ailede , resesif genlerin birbirleriyle karşılaşma ihtimalleri,
    daha fazla olacaktır.

    Buna örnek olarak kahverengi ve mavi göz renklerini ele alalım.
    Kahverengi göz rengi dominant gen (baskın) olsun , diğeri için de mavi
    ise (çekinik) resesif gen diyelim. Anne-babadan birinin göz renginin
    mavi (m), diğerinin kahverengi (K) olduğunu düşünelim.
    Bebekler anne-babalarından kalıtımla; kahverengi-kahverengi (KK),
    kahverengi-mavi (Km), mavi-kahverengi (mK) ve mavi-mavi (mm) genler gibi
    dört ihtimal almış olurlar. İlk üç durumda bebeğin gözleri kahverengi
    (baskın renk olduğu için), son şıkta ise mavi (çekinik renk olduğu
    için) olacaktır.
    KK=K Km=K mK=K mm=m
    İnsanlar birçok kalıtsal hastalığın genini taşır. Normal aile yapısında
    da hamilelikte çocuğun hastalıklı doğma olasılığı %25, taşıyıcı olma
    olasılığı %50, genin bozuk kopyasını hiç almamış olma olasılığı ise
    %25′tir. Akraba evliliklerinde aynı soydan geldikleri için anne ve
    babanın aynı genin bozuk kopyasını taşıma, yani hastalığın taşıyıcısı
    olma olasılığı çok yüksek olduğundan çocuklarında hastalıkların oluşma
    şansı çok daha fazladır.
    İşte akraba ile evlenme, zararlı baskın ve çekinik genlerin üst üste
    gelerek frekanslarının çakışması sonucu ortaya çıkma ihtimalini
    artırdığından genetik hastalıkların görülmesine yol açabilmektedir.
    Bunların çocukta görülmesi için ana ve babanın her ikisinin de en az bir
    zararlı çekinik gene sahip olması gerekir. Biraz önceki göz rengi
    örneğinde olduğu gibi, mavi göz renginin çekinik genleri, hem anneden
    hem babadan gelirse, çocuk mavi gözlü olacaktır.

    Dolayısı ile akraba evliliklerinde aynı gen yapısına sahip olan
    ailede , zararlı (resesif) genlerin birbirleriyle karşılaşma olasılığı
    fazla olacaktır. Akraba ile evlenme, kalıtımla geçen hastalıkların
    bulunduğu ailelerde bu yönden sakıncalıdır. Böyle durumlarda bazı
    çekinik genler çakışabilecek ve böylelikle hasta çocukların doğma
    ihtimali artacaktır. Hastalığın çıkması, iki resesif genin karşılık
    olarak bir araya gelmesi demektir.

    Bilindiği üzere resesif genler hastalık taşıyan genlerdir.
    Ailede genetik dağılım ,erkek ve kız kardeşlerde, genellikle genlerin
    yarısı birbirinin aynıdır. Gen ortaklarının oranları, akrabalık
    uzaklaştıkça küçülür. Torunlar, dede ve ninelerin dörtte bir genine
    sahiptir. Yeğenlerin genleri ise, genellikle amca ve halalarının, dayı
    ve teyzelerinin dörtte bir genine eşittir. Daha uzak akrabalıklarda bu
    oran, kardeş çocuklarında olduğu gibi sekizde bire düşmektedir.
    Kan uyuşması çözüm müdür? Akraba evliliğinde Kan uyuşmazlığı kan grubu
    ile değil kanınızdaki Rh faktörü ile ilgilidir. Yalnızca kadının Rh – ,
    erkeğin ise Rh + olduğu durumlarda oluşabilir. Kan gruplarının uyuştuğu
    hallerde doğum sonrasında çocuklarda kalıtımsal hastalıklar
    görülmüştür.Erkekte bulunan Rh faktörünün genetik aktarımla ana
    karnındaki fetüste ortaya çıkması anne ile bebek arasında bir kan
    uyuşmazlığının ortaya çıkmasına neden olacaktır.
    Günümüzde akraba evliliklerinde en çok görülen hastalıklar; zekâ
    geriliği (fenilketonüri), Akdeniz Anemisi, Alzeimer, Parkinson,
    Huntington hastalığı ve nöron ölümüdür, özürlü ve ölü doğumlar da bu
    örnekler arsında sayılmaktadır.

    Çocuk Doğmadan Önce Kalıtsal Bir Hastalığın Tanısı Konulabilir mi?
    Gen analizi de denilen DNA analizi yöntemleriyle artık hamileliğin ilk
    üç ayında birçok hastalığın tanısı konulabilmektedir.Genetik bilimin
    gelişmesi ile bazı hastalıklarda daha anne karnında müdahale çalışmaları
    hız kazanmıştır. Bebeğin anne karnında içinde yüzdüğü sıvıdan, ya da
    beslenmesini saglayan kordondan alınan sıvıların incelenmesiyle bir
    anormallik olup olmadığı % 93 oranında kesinleştirilebiliyor.Yapılan
    testlerde, anne karnındaki bebeğin ense kalınlığı ölçülüyor. Bebeğin
    ensesinde fazla sıvı birikmesi, doğuştan zekâ geriliği anlamına gelen
    Down sendromunun habercisi olabiliyor. Ayrıca bazı kromozom
    bozukluklarında ve doğumsal kalp hastalıklarında da bebeklerin ense
    kalınlığı artıyor. Bu çalışmalar ilerisi için umut veren gelişmelerle
    devam etmektedir.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 11:28 pm