[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Hecelerin uzunluğu ve kısalığı esasına dayanan ve Arap nazmında
kullanılan vezin.
Aruz’u, Arap dilcisi İmam Halil (- 786) bir bilim haline
getirmiştir. Bu zamana kadar Araplar manzumelerini pratik bir usulle
yazarlarken, İmam Halil bunu birtakım esaslara dayamıştır. Bu esasların
sonucu olarak da Arap dilcileri şiir bilimini, aruz ve kafiye bilimi
olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Aruz bilimi, aruz vezninin
kurallarından söz eder.
Arap yazı sistemine sıkı sıkıya bağlı olan aruz vezni, hece esasına
dayanır. Hecelerin harekeli (müteharrik) ya da harekesiz (sakin)
harflerle meydana gelmesine göre ayrılır Yazılı bir beyit, harekeli ve
harekesiz hecelerden meydana gelmiştir. Heceler de harflerin sayılarına
göre Sebeb, Veded, Fasıla adlarını alırlar. Bunlar da iki kısma
ayrılır: 1) Hafif Sebep, bizdeki kapalı hecenin karşıtıdır ve (-) ile
gösterilir; 2) Ağır Sebep, bizdeki açık hecenin karşıtıdır ve ( . ) ile
gösterilir. Bu temel hece şekillerinin birbirleri ile karışmasıyla 8
şekil meydana çıkar.
Her beyitte en aşağı dört tanesi bulunan bu şekillere ‘tef’il’ ya da
‘tefile’ denir.
Fe’ûlün (.- -), fâ’ilün (- .-), mefailün (.-.-), fa’ilâtün (-.- -),
müstefilün (- – .-), mefûlâtü (- – -.), müf â’aletün (..- -.-),
mütelâ’iliün (..-.-).
Tefîle’lerin de türlü şekillerde birleşmesi ile 16 nazım kalıbı
meydana gelir. Bunlara ‘bahir’ denir.
Çok eski zamanlardan beri kuvvetli bir halk şiiri geleneğine sahip
olan Türkler, İslâm dünyasına katılmağa başladıktan sonra, şiirlerini
Arapça ve Farsça yazmaya başlamışlar ve Türkçeye birçok Arapça ve Farsça
kelimelerin girmesinden sonra da aruz vezninde çok başarılı örnekler
vermişlerdir. Divan Edebiyatı, baştan başa aruz vezni ile yazılmış ve
Arapça, Farsça kelimelerin kullanıldığı şiir örnekleri ile doludur.
Ancak XIX. yüzyılın sonlarında Türkçe kelimelerle yazılmaya başlanan bu
vezindeki şiirlere de rastlamakta isek de bu vezin sistemi Türkçemize
yabancı kalmakta devam etmiştir.