Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Join the forum, it's quick and easy

Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Fenerbahçe futbol kulübünün tarihi

    heavenskhan
    heavenskhan


    Mesaj Sayısı : 120
    İtibar : 0
    Kayıt tarihi : 31/05/10
    Yaş : 32
    Nerden : Adapazarı

    Fenerbahçe futbol kulübünün tarihi Empty Fenerbahçe futbol kulübünün tarihi

    Mesaj tarafından heavenskhan Ptsi Mayıs 31, 2010 1:53 pm

    [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    İlk futbol oyununun, bugünkü anlamıyla ilk
    kez 1823 yılında İngiltere’de oynanmaya başlamasının üzerinden
    neredeyse yıllar ve yıllar geçmişti. Tarihler 1890’lı yıllara
    ulaştığında, Moda’da oturan İngiliz’ler de bu keyifli spordan iyice
    etkilenmiş ve o yemyeşil arsaların bulunduğu Kadıköy’ün geniş
    alanlarında, futbolu oynamaya başlamışlardı. Seyri çok keyifli bu
    oyunun, çevredeki Türk gençlerinde de ilgi uyandıracağı ve de bu sporu
    onlara sevdireceği pek tabii idi ve hatta da kaçınılmazdı. Ama ne var
    ki, o sıralarda süren monarşi rejimi nedeniyle Müslüman Türkler için
    cemiyet kurmanın ve hatta mevcut cemiyetlere dahi üye olmanın yasak
    olmasından dolayı, Kadıköy Çayırlarında top koşturan İngiliz gençlere
    yine ancak Rum gençleri eşlik edebilmekteydi.

    Yine de, hemen her akşamüstü bilhassa Kuşdili Çayırında yapılan bu
    futbol maçları ya da antrenmanları, Kadıköy halkının büyük bir kesiminin
    ilgisini çekmekte, genellikle akşamüstleri zevk için de olsa oynanan
    bu futbol oyunu için, Kalamış’tan, Moda’dan, Kuyubaşı’ndan, ve hatta
    Haydarpaşa civarlarından gelecek öbek öbek halkı, gününe ve hava
    durumuna göre küçük ya da büyük kümeler halinde bu oyunu seyretmeye
    yöneltmekteydi.


    Moda’da futbolla tanışan ilk ailelerin İstanbul’da İngiltere elçiliği
    personeli görevlileriyle aralarında yaptıkları maç rekabetini, 1894
    yılında İzmir’de “Football Club Smyrne”nin kurulması ile birlikte
    İstanbul – İzmir rekabeti izlemeye başlıyordu. İzmir’de futbolun
    öncülüğünü yapan James La Fontaine, 1889 yılında İstanbul’a
    yerleştiğinde, Kadıköy’de İngilizlerin futbol-rugby karışımı bir oyun
    oynadıklarını görmüş ve onlarla kısa zamanda dostluk kurarak, daha iyi
    bildiği futbol oyununu onlara kabul ettirmişti. Tarihler 1897 yılını
    gösterdiğinde, James La Fontaine ve arkadaşları Kadıköy yakasında ilk
    kez bir futbol takımı olarak Kadıköy Football Association adı altında
    toplanıyor, takımı oluşturan İngiliz, Rum, Ermeni gençleri, genelde
    İstanbul’a sefere gelen İngiliz gemicilerle oynadıkları oyunlarını
    Kadıköy’ün çayırlarında sürdürüyor ve her akşamüstü kalabalık izleyici
    kitlesine de seyrettiriyorlardı. Bu müsabakalar halkın öylesine ilgisini
    çekmişti ki “Football Association” takımı, iki yıl içerisinde “İzmir
    Karması” ile karşılıklı olarak futbol maçları yapmaya yönelmişti.

    Ne var ki, Sultan 2. Abdülhamid’in padişahlığının sürdüğü o dönemde,
    mevcut monarşi rejiminin korunması amacıyla Türk gençlerinin dernek
    kurmaları yasaktı. Bu durum ise, yabancı ve azınlıkların top
    koşturdukları kendi topraklarında futbol oynamanın imkan ve zevkinden
    mahrum olan ve onların aralarına karışarak oynamak istedikleri bu cazip
    oyunu ancak gıpta ile seyretmekle yetinen Kadıköylü Müslüman Türk
    gençleri arasında, sadece üzüntü değil aynı zamanda tabii ki öfke ve
    hırs da uyandırıyordu. İşte her türlü tehlikeyi göze alan bu gençlerden,
    deniz öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan), eski hariciyecilerden Reşat
    Danyal ve Mehmet Ali ile, Kuşdili’nde Papazın Çayırı adı verilen
    topraklarda meşin yuvarlağa vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sona
    ermesini amaçlıyorlar, ve 1899 yılında da, devrin hafiye ve
    jurnalcilerinin dikkatlerinden kaçmak ve hışımlarından korunmak amacıyla
    bir İngiliz adı altında Black Stocking FC (Siyah Çoraplılar Futbol
    Kulübü)‘nü kuruyorlardı. Ancak siyah çorap ve kırmızı üst formaları ile
    Türk gençlerinin oluşturduğu bu ilk Türk spor ve futbol topluluğu daha
    ilk maçlarında hafiyelerin baskınına uğruyor ve hemen dağıtılıyordu.

    Burada dikkati çeken en önemli nokta; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün
    Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki bu ilk girişimindeki
    öncülük yapan gençler ile, ilerideki yıllarda kurulacak olan Kadıköy
    Futbol Kulübü (1902) ve Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında
    toplanan gençlerin genelde aynı kişiler olacağıydı. Dolayısıyla
    FENERBAHÇE KULÜBÜ kuruluşunu gayri resmi olarak 1899 yılında
    gerçekleştirmiş, ne var ki iki kez kapatılmaları nedeni ile
    faaliyetlerine, ancak resmi kuruluş yılları olan 1907 yılında
    geçebilmişti.

    Ama yine de, aradan geçen birkaç yıl içinde aynı gençlerin bir
    bölümü, aralarına yeni katılanlarla beraber Kurbağalıdere Köprüsü’nün hemen yakınındaki (şimdiki
    stadyumun karsısında) Hurşit Ağa’nın kahvehanesinde muntazaman
    toplanıyor ve 1901 yılında da, bu kez isim de değiştirerek Kadıköy
    Futbol Kulübü ismindeki bir yeni takımı daha kurabilmenin çalışmalarını
    yapıyorlardı.

    İstibdat ; bir başka değişle o dönemki mevcut “mutlak hakimiyet”
    rejimi, yurdumuzda cemiyet kurmak ya da bu bünyede spor yapmak hakkını
    Türklere yasak etmekteydi. İşte sırf bu nedenle, Fuat Hüsnü (Kayacan)
    Bey ve tamamen Türk gençlerinden oluşan arkadaşlarının Fenerbahçe Spor
    Kulübü’nü kurma teşebbüsleri, gerek 1899 yılında Türkçe isim vermeden
    bir İngiliz ismi altında kurmak istedikleri “Black Stocking F.C./Siyah
    Çoraplılar Futbol Kulübü” olsun, ve gerekse de 1902 yılında bu kez isim
    değiştirerek kurmak istedikleri “Kadıköy Futbol Kulübü” olsun, sarayca
    engellemişti. Bu durum ise, ülkemizde kurulan ilk spor kulüplerinin
    yabancılar ile gayrimüslimler tarafından oluşmasına sebep olacak, Türk
    sporunun kulüpler yolundaki gelişimini ise en az 5 yıl geciktirerek,
    yurdumuzda futbol ağırlıklı sporun temelinin “yabancı egemenliği ve
    anlayışı” ile atılması neticesini doğuracaktı.

    Nitekim, Kadıköy Futbol Kulübü’nün mevcut bu rejim nedeniyle hemen
    kapatılarak dağıtılmasının ardından, 1902 senesinde James Lafontaine ile
    Horace Armitage isimli kişiler hemen hemen tamamı İngiliz’lerden
    oluşan “Cadıkeuy Football Club“; (Kadıköy Futbol Kulübü) isimli futbol
    takımını kuruyor ve kuruluşunun iznini de alıyordu. Bunu, 1903
    senesinde Moda’da oturan İngiliz gençlerin “Moda Football Clup”, 1904
    senesinde de Kadıköylü Rum vatandaşların “Elpis(Ümit)Futbol Takımı”nı
    kurmaları izliyordu. Aynı yıl İngiliz elçilik gemisi “İmogene” nin de
    aynı isimde bir futbol takımı kurması üzerine, Türkiye’deki ilk lig
    organizasyonunu gerçekleştiren James La Fontaine, 1904 senesi
    sonbaharında “Constantinople Football Liege” ( İstanbul Futbol Ligi )
    adı ile İstanbul’daki ilk futbol ligini kuruyordu.

    Gayri takvimlerin o en güzel yıl olan 1907 yılının ilk yapraklarını
    gösterdiği günler… Sultan 2. Abdülhamid Han, 33 yıllık saltanatının
    baskılı rejime dayalı son yılını yaşamakta olduğunun sanki farkında.
    Saltanatı ile uğraşanlarla boğuşmaktan futbol topu peşinde koşturanlarla
    uğraşmaya ayıracak pek fazla vakti ve de gönlü kalmadığından bu tür
    oluşumlara karşı uygulattığı baskıyı da, resmi de olmasa biraz
    gevşetmiş. Zaten gayri müslimler ile yabancılarca ortalama on yıldır
    oynanmakta olan futbol oyununa gözleri ve de gönülleri biraz da alışmış.
    Kadıköy yakasındaki Kördere Sahası ile Kuşdili Çayırı’nda, o ilk
    yıllarda göz açtırmayan top uçurtmayan saraylı hafiyelerden görünürde
    eser kalmamış, Türk gençleri, resmi formalı olmasa da buralarda sanki
    rahat rahat top koşturur bir halde. Gerçi, bir jimnastik kulübü olarak
    “Beşiktaş” ile, Fransız Mektebi Takımı hüviyetini arkasına almış bir
    futbol kulübü olarak “Galatasaray”, kuruluş faaliyetlerini İstanbul
    yakasında gerçekleştirebilmiş ama, karşı kıyı Kadıköy yakası o dönem
    için adeta bir başka belde, adeta İstanbul’a taşra…

    İşte, içinde bulundukları tarihin de desteğinden güç alan Kadıköy’lü
    gençlerden, Hariciye Nazırı Asım ve Server Paşa’ların torunu Londra
    Sefareti Başkatibi Nuri Bey’in oğlu Ziya(Songülen) Bey ile Harekat
    Ordusu Feriki (tümgeneral) Şevki Paşa’nın oğlu Ayetullah Bey ve de ünlü
    edebiyatçı Sami Paşazade Sezai Bey’in yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey,
    Necip Bey’in Moda Başpınar sokak 3 numaralı evinin selamlık katında
    yaptıkları bir görüşme sonucunda kuracakları takımın ilk fikir harcını
    atıyorlardı. Gerekli olan parayı da finanse edecek olan dönemin
    zenginlerinden Saint Joseph mezunu Mühendis Nurizade Ziya Bey’e kulübün
    kurucu başkanlık şerefini, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah
    Bey’e katiplik (sekreter) görevini, Bahriye Subayı Necip Bey’e de
    kaptanlık ve veznedarlık (sayman) görevini veriyorlardı.

    Aynı görüşmede varılan fikir birliği ile de ; kuracakları kulübün
    adını oturdukları semtin güzelliğinden esinlenerek Fenerbahçe
    yapacaklar, amblemlerini Fenerbahçe Burnu’ndaki ışık saçan fenerden,
    formalarındaki renkleri ise Fenerbahçesi’ndeki ilkbaharın sevimli
    müjdecisi papatyaların kıskançlık ve temizlik sembolü olan renklerinden
    yani sarı ile beyazdan alacaklardı.

    Ertesi gün “Baker Mağazası”ndan forma kumaşları alınıyor, Fener
    armalı kırtasiye malzemelerinin siparişleri veriliyor, ve de dönemin
    güya Futbol Federasyon Başkanlığı görevini üstlenmiş kişisi James
    Lafontaine ile yapılan bir sohbette de sanki kendisinden icabet
    alınıyordu. Artık kurulacak olan kulübün ismi, başkanı, amblemi ve
    formaları seçilmiş, mesele sadece formaları giyerek bu ismi tescil
    ettirecek 11 Türk gencinin bir araya getirilmesine kalmıştı. Bu konuda
    da en mühim rolü St. Joseph Mektebi Türkçe Öğretmeni Enver (Yetiker) Bey
    üstleniyordu.

    Kadıköy’ündeki Kuşdili Çayırı’nda İngiliz ve Rum takımları arasında
    oynanan bir futbol maçını seyrettikten sonra St. Joseph Mektebi
    talebelerinden oluşan bir grup, Moda İskelesi’nden sandallara biniyor ve
    koyun karşı kıyısında randevu mahalleri olan Fenerbahçesi’ne
    geçiyorlardı. Nuri zade Ziya (Songülen) Bey ve Ayetullah Bey ile Sami
    Paşa zade Sezai Bey’in yeğeni Bahriye zabiti Necip(Okaner)Bey, Hintli
    lakaplı Mühendis Asaf (Beşpınar) Bey ve S.Joseph Mektebi Türkçe
    öğretmeni Enver (Yetiker) Bey isimli gençler, burada daha evvel gelmiş
    olan Hasan ve Hüseyin(Dalaklı), Galip (Kulaksızoğlu), Nasuhi
    Esat(Baydar), Yanya’lı Şevkati, Elkatipzade Mustafa ve kardeşi Hamdan,
    Çerkes Sabri, Hayrullah, Hakkı Saffet (Tarı),Hasan Sami(Kocamemi)
    Bey’ler ile buluşuyorlardı.

    Çoğunluğunun, yakında kurulacak oldukları takımın ilk oyuncularını
    teşkil edecek olan bu gençler için o gün, Ziya Bey’in İngiltere’den
    getirttiği; önü ve kolları düğmeli olan sarı beyaz yollu bol formaları,
    lacivert şort pantolonları ve sarı löverli yün çorapları ile,
    Fenerbahçe’nin çayırlarında ilk antrenmanlarını yapacakları gündü. Kısa
    zamanda çevrenin futbola kabiliyetli gençlerini de kendi etrafında
    toplayan bu kulüp, bugün için büyük bir kıymet ifade eden ilk kadrosunu,
    olası olarak; Hintli Asaf – Necip , Ziya – Hasan, Hassan, Sabri –
    Nasuhi , Şevkati , Galip , Hüseyin , Hayrullah terkibinde ya da Asaf –
    Ziya , Sami – Ayetullah , Mazhar , Necip – Fethi , Galip , Hüseyin ,
    Hasan , Nevzat şeklinde oluşturuyordu.

    Başta da değindiğimiz üzere, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Black
    Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki ilk girişiminde öncülüğünü
    yaptığı gençler ile, Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve ilerideki yıllarda
    kurulacak olan Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan
    gençler, aslında yıllardır aynı ideali sürdüren hep aynı kişilerdi. Ama
    ne var ki iki kez kapatılmaları, yasal faaliyetlerine ancak resmi
    kuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmelerine olanak kılmıştı. Bir
    başka deyişle; Black Stocking F.C. ile, aynı amacı ve kaderi paylaşan
    Kadıköy Futbol Kulübü’nün isimleri, “Fenerbahçe Spor Kulübü”nün kuruluşu
    yolunda “amaç karşısında birer araçtı“. Israrla tekrar ettiğimiz bu
    durum karşısında, 1940 yılında yapmış oldukları haklı bir tüzük
    değişikliği ile kuruluş senelerini 1909 senesinden 1903 senesine aldıran
    Beşiktaş Kulübü’nün (Bereket Jimnastik Kulübü) de gerçekleştirdiği
    gibi, Fenerbahçe Spor Kulübümüz olarak tüzüklerimize geçirmemiz ve de
    yazılı bir deklarasyonla kamuya ilan edip düzeltmemiz gereken gecikmiş
    gerçek odur ki; Fenerbahçe Spor Kulübünün kurulduğu yıl 1899’dur.

    Nihayet, 23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyetin ilanını takiben,
    yurtta dernek ve kulüp kurma hakları herkese resmen tanınıyor, böylece,
    Ziya, Ayetullah, Necip ve Enver Bey’lerin önderliğinde kurulmuş bu yeni
    kulüp tescil edilerek, Fenerbahçe’ye, cemiyetler kanununa göre
    kuruluşu resmen tescil olunan ilk Türk kulübü olmak şerefi
    kazandırılıyordu. Kulübün ilk kurucu üyelikleri ise; 1) Ziya
    (Songülen), 2) Ayetullah Bey, 3) Necip (Okaner), 4) Galip
    (Kulaksızoğlu), 5) Hassan Sami (Kocamemi), 6) Asaf (Beşpınar) şeklinde
    başlıyor ve olası diğer üyelikler de; 7)Enver (Yetiker), Fenerbahçe futbol kulübünün tarihi Icon_cool Şevkati (Hulusi Bey), 9) Fuat Hüsnü (Kayacan), 10)
    Hamit Hüsnü (Kayacan) 11) Nasuhi (Baydar),… isimleriyle devam ederek
    sıralanıyordu.

    1908 yılında ilan edilen 2. Meşrutiyetin ilanı ile tanınan dernek
    kurma serbestliği sonucunda İstanbul’da kurulan Türk kulüplerinin sayısı
    çığ gibi artıyor, Anadolu, Beykoz, Vefa Futbol Kulüpleri de, sırf 1908
    senesinde resmen kurulup tescil edilen Türk kulüpleri arasında yerini
    alıyordu. Kısa zamanda Türk kulüplerinin sayılarındaki bu artış ise,
    İstanbul’da yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğuruyor, bu nedenle de
    o dönemlerde ülkede resmi tatil günü olan Cuma günleri oynanacak bir
    lig olan, Cuma Ligi adıyla yeni bir lig kuruluyordu.

    Kuruluşu 1908 yılında resmen tescil olunan Fenerbahçe Spor Kulübü,
    sarı beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında sarı laciverte çevirmiş,
    1909 -1910 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligine Galatasaray’dan
    sonra katılan ikinci Türk takımı olmuştu. İşte, dünyanın en hırslı ilk 5
    derbisinden biri olan Fenerbahçe – Galatasaray kulüpleri arasındaki
    ezeli rekabet, ilk defa 17 Ocak 1909 tarihinde Mekteb-i Sultani
    (Galatasaray Lisesi) öğrencilerinin takımı ile, yeni kurulmuş bir semt
    takımı maçı şeklinde başlamış ve bu tarihten itibaren de o dönemlerdeki
    İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genelde bu iki Türk takımı
    arasında paylaşılarak, Türk futbolunun artık bir varlık olarak ortaya
    çıkması sonucunu doğurmuştu.
    Fenerbahçe Kulübü’nün ilk amblemi, Fenerbahçe burnundaki ışık saçan
    beyaz feneri, renkleri ise sarı ile beyaz olmuştu. Ancak, kulüp
    mensupları bunu tatminkar bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde
    bulunulan monarşi rejimini tehdit edici sayılacağı endişesi ile kısa
    sürede iptal etti. 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede
    maharetiyle tanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)’in çizdiği (bugünkü)
    amblem ise herkesin beğenisini kazandı ve kabul edilerek bugünlere
    kadar da ulaştı. İşte “sarı ve lacivert” ağırlık içinde olmak üzere 5
    renkten oluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı; “FENERBAHÇE SPOR
    KULUBÜ 1907″ yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik
    ifadesiydi. Kırmızı fon ise safiyet ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi
    ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte,
    ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp
    şeklindeki lacivert renk asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert
    renkler içinde yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güç ve kudretini
    sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının
    gerekli olduğunu açıklamaktaydı. Böylece “milli renkler arasında doğan
    Fenerbahçe”nin, sarı ile lacivert renkler beraberindeki bu amblemi
    üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi İngiltere’ye Manchester şehrine
    yollanmış ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bugünkü rozeti olarak ilk kez
    1910 yılında yaptırılmıştı. Rozet; 1929 yılından itibaren üzerindeki
    eski Türkçe harfleri yeni Türkçe harflere bırakmış ve manada önemli etki
    yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüze kadar aynı şekli
    muhafaza ederek gelmiştir.

    FENERBAHÇE’NİN KAZANDIĞI KUPALAR
    17 kez Birinci & Süper Lig
    4 kez Türkiye Kupası
    2 kez ****** Kupası
    6 kez Cumhurbaşkanlığı Kupası
    8 kez Başbakanlık Kupası
    2 kez TSYD Kupası
    4 kez Donanma Kupası
    3 kez Türkiye Futbol Şampiyonası
    16 kez İstanbul Ligi
    6 kez Milli Küme
    4 kez İstanbul Şildi
    1 kez İstanbul Kupası
    1 kez Spor-Toto Kupası

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 7:11 pm