Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Join the forum, it's quick and easy

Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Fatih Sultan Mehmet’in Hıristiyan Askerleri

    heavenskhan
    heavenskhan


    Mesaj Sayısı : 120
    İtibar : 0
    Kayıt tarihi : 31/05/10
    Yaş : 32
    Nerden : Adapazarı

    Fatih Sultan Mehmet’in Hıristiyan Askerleri Empty Fatih Sultan Mehmet’in Hıristiyan Askerleri

    Mesaj tarafından heavenskhan Ptsi Mayıs 31, 2010 1:51 pm

    [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
    İstanbul’un fethine dair her şey
    tartışıldı. Asker sayısı, karadan yüzdürülen gemilerin ebadı, fetih
    gününün tarihi…. Ama Fatih’in ordusunda yer alan, evlad-ı fatihanla yan
    yana savaşan binlerle ifade edilen Hıristiyan asker hiç tartışma
    konusu olmadı.

    Osmanlı Ordusu’ndaki Hıristiyan askerler bu gün tespit edilmiş
    olmamakla birlikte çok tartışılmayan, gündeme gelmeyen bir konu. 1432
    tarihli Arvanit (Arnavut Sancağı) defterine dayanarak çok eski tımar
    sistemini inceleyen Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı Devleti tarafından
    yerli Hıristiyanların önde gelenlerine tımar verildiğini görür. Tarih
    biliminde bu önemli bir buluş olarak kayda geçer. 1952 yılında Belleten
    dergisinde kaleme aldığı makaleyle bunu akademik dünyaya duyurur.
    İnalcık’ın hayat hikâyesini ve görüşlerini ihtiva eden, Türkiye İş
    Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan Tarihçinin Kutbu (söyleşi Emine
    Çaykara) adlı kitapta anlattığına göre bu tez profesörlüğünün kapılarını
    açmıştır. Peki, bu tez neden önemlidir?

    “Osmanlı Devleti Balkan’da mevcut aristokrasiyi kılıçtan geçirmemiş,
    aksine tımar vererek Bulgar, Sırp, Arnavut senyörünü yerinde bırakmış,
    işbirliği yapmış onlarla. Böylelikle Osmanlı Balkanlar’da yüksek
    sınıfı tımar rejimine sokarak Osmanlılaştırmış ve Müslüman olma şartı
    koymamıştır.” İşte bu yüzden, İstanbul 1453’te kuşatıldığında Fatih’in
    ordusunda pek çok Hıristiyan asker vardır.


    Tımarlı sipahiler toprak yönetiminin bir parçasıydı. Yükselme döneminden
    sonra eski popülaritesini yitirse de İstanbul’un fethi tarihinde
    Osmanlı Devleti’nin en önemli askerî kuvvetlerini teşkil etmekteydi.
    Sistem bir yönüyle toprağın işlenmesini ve ürün alınmasını sağlarken,
    diğer yönüyle de devletin asker ihtiyacının karşılanmasını sağlıyordu.
    İnalcık, Tarihçi’nin Kutbu’nda sistemi şöyle anlatıyor: “Osmanlı
    Sırbistan’a, Arnavutluk’a, Bulgaristan’a gittiği zaman, diyelim 20-30
    köyü olan bir soylu asker var; Osmanlı 30 köyün 20’sini elinde bırakmış,
    fakat kendisini tımar, zeamet sahibi olarak kaydetmiş defterlere.
    Başlangıçta dinlerini değiştirmesini de istememiş. Mesela Arnavutluk’ta
    eski Hıristiyan feodallerin yüzde 35’i Osmanlı tımar sipahisi. Bu,
    Osmanlı yayılışını, egemenliğini kolaylaştıran bir yöntem. Vesikalarda
    birkaç nesil tımar sahiplerini Hıristiyan olarak görüyoruz.” Peki, sonra
    ne oluyor. “Müslümanlarla savaşa gidip gelmek onları İslam’a
    ısındırıyor; ordunun sahada namazgahta namaz kıldıklarını görüyor,
    zamanla Müslümanlaşıyorlar. Öyle ki, Hıristiyan tımar, zeamet sahipleri
    arasında sancakbeyi olanlar var, sonra Müslüman oluyorlar.”

    Farklı kaynaklar Osmanlı Ordusu’nda yer alan Hıristiyan askerlerin
    sadece tımarlı sipahiler grubunda yer almadığını gösteriyor. Graf
    Marsigli, 1934 tarihli “Osmanlı İmparatorluğu’nun Zuhur ve Terakkisinden
    İnhitatı (Gerileme) Zamanına Kadar Askerî Vaziyeti” başlıklı
    çalışmasında sefere çıkan Osmanlı ordusunun sadece kapıkulu askerleri ve
    tımarlı sipahilerden ibaret olmadığını belirtiyor. “Bunların dışında
    Kırım Hanlığı’na ve salyaneli (Eflak ve Boğdan) eyaletlere bağlı
    askerler ile Fransız, Ulah ve Moldovalı askerler de Osmanlı ordusu ile
    birlikte sefere katılırdı.”

    Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin İstanbul’un Fethi
    maddesinde konuya ilişkin birkaç satır bulmak mümkün. “Osmanlı ordusunda
    bilhassa toprak altında tünel kazan (lağımcı) grup arasında 300 kadar
    Sırp madencinin bulunduğu, ayrıca Alman, Bohemyalı, Macar ustaların
    görev yaptığı belirtilir. Silah ve teçhizat yönüyle çok kuvvetli olan
    orduda asıl gücü Anadolu ve Rumeli tımarlı askerler teşkil
    etmekteydi.(Prof. Dr. Ferudun Emecen)”

    Dr. Erhan Afyoncu, sorularla Osmanlı İmparatorluğu kitabında yağma
    için gelmiş olan Hıristiyanlara işaret ediyor. “Osmanlı askerleri şehre
    durdurak bilmeden saldırıyorlardı. Fatih ilk olarak azapları ve
    ordusundaki Hıristiyanları surlara saldırttı. İşin en garibi Avrupalı
    Hıristiyanlardan Bizans’a birkaç yüz kişilik yardım gelmişken, Osmanlı
    ordusunda Alman’dan Macar’a, Hırvat’tan Sırp’a kadar binlerce Hıristiyan
    vardı. Hatta ganimet almak umuduyla şehre saldıran bu Hıristiyanların
    içerisinde Rum kökenli olanlar bile bulunuyordu…”

    Yıldırım Beyazıt’la Ankara’da savaşan Timur, Osmanlı ordusundaki
    Hıristiyan askerleri diline dolamaktan geri kalmaz, sırf bu nedenle
    Osmanlı ordusunu kâfir ilan etmeye kadar gider. Fethettiği topraklarda
    kalıcı yönetimler kurmak peşinde olan Osmanlı için Hıristiyan askerlerin
    pek sorun edilmediği anlaşılıyor. Yüzbinlik orduda sayısal ve etkinlik
    bakımdan bir şey ifade etmeyen Hıristiyan asker, Osmanlı
    kurumsallaşmasının tamamlanmasından sonra (Kanuni dönemi) görülmez.
    Halil İnalcık’ın da belirttiği gibi birkaç asır içinde zaten hepsi
    Müslüman olmuşlardır.

    Bu konuda alıntı yapılacak pek çok kaynak olmakla birlikte neredeyse
    tüm çalışmalar Halil İnalcık’ın o meşhur çalışmasına dayanıyor. En
    büyük heyecanı Balkan halkları yaşamış. Çünkü Osmanlı devrine köle
    olarak girmediklerini, askerî sınıfta Osmanlı ile beraber olduklarını
    öğrenmişlerdir. Fakat tımar sisteminin bir sonucu olarak İstanbul’un
    fethinde binlerce Hıristiyan askerin katılmış olması, bizim için çok bir
    anlam ifade etmiyor olmalı ki popüler bir karşılığı, fetih günlerinde
    hatırlanmışlığı yok. Ayrıca herkesin söz söyleyebileceği bir alan
    olmayıp, Halil İnalcık konunun neredeyse tek otoritesi konumunda.

    Konuyu tarihçilerle konuşmak istediğimizde bunu daha iyi anlıyoruz.
    Osmanlı Tarihi ile ilgili kapsamlı bir kitabı da bulunan, daha çok
    toplumsal tarih çalışmalarıyla da bilinen bir tarihçiye soru
    yönettiğimizde “Halil İnalcık’ın söylediği üzerine bir şey söylemek ya
    da onu tasdik etmek bize düşmez” diyor. Ünlü bir başka tarihçi de
    ‘binlerce’ sözüne itiraz etmekle birlikte “hocayla ihtilaflı duruma
    düşmek istemem” diyerek görüş vermek istemiyor.

    Büyük saygı duyduğunu belirtip Halil İnalcık’ın söylediklerine açık
    olarak şerhini koyan kişi Osmanlı ve İslam Hukuku uzmanı Prof. Dr.
    Ahmet Akgündüz oluyor. Akgündüz’e göre bomba yapımı, köPage Rankingü
    inşası, istihbarat gibi teknik ve destek hizmetlerinden yardımcı kuvvet
    olarak Hıristiyanlar kullanılmıştır ama savaşan grup tamamen
    Müslümanlardan ibarettir. Akgündüz, Osmanlı askeriye sisteminde
    Hıristiyan ve Yahudilerin cizye vererek askerlik hizmetinden muaf
    kılınması geleneğinin Tanzimat’tan sonra bile korunduğunu, ancak
    ittihatçılarla bozulduğunu söylüyor.

    Akgündüz, Halil İnalcık’ın bu yorumuna katılmıyor. Bunun bir
    araştırmadan çok ‘teori’ olarak nitelendirilebileceğini söylüyor. Büyük
    hürmet beslediği hocaya bu konuda katılmamasının sebebini hocanın İslam
    Hukuku alanında herhangi bir yetkinliği olmaması olarak gösteriyor.
    Akgündüz, Osmanlı tarihini anlamada İslam Hukuku çalışmalarının çok
    önemli olduğunu belirtirken, Halil İnalcık da bu durumun zaman zaman
    eksik yorumlara yol açtığını dile getiriyor. Bir sempozyumda Halil
    İnalcık’la ayaküstü bir görüşmesinde, bu görüşlerini kendisine
    ilettiğinde her zaman olduğu gibi olgunlukla karşıladığını da ekliyor.

    Eğer İnalcık haklıysa bir dua da onlara göndermek gerekiyor.
    Toprağınız bol olsun!


    BALKANLAR’I ANLAMAK iÇiN OSMANLI OKUYORLAR

    Anadolu’dan önce Balkanlar’a yönelen ve orada kendine özgü bir
    sistem kuran Osmanlı, kurduğu sistem ve sağladığı barış (Pax Otamana)
    ile bugün dünyanın ilgi odağı. Amerika’da okutulan ülke tarihlerinin
    başında Osmanlı geliyor. Prof. Dr. Cemal Kafadar’a göre bunun basit bir
    nedeni var. “6 asırlık olaysız Balkan sistemini anlamak.” Prof. Dr.
    Halil İnalcık’la birlikte Amerika’da bu ilginin doğuşuna sebep olan
    Prof. Dr. Kemal Karpat’a göre yakın tarihte yaşananlar gözleri
    Osmanlı’ya dikti. “Son 15-20 yıl içinde Balkanlar’da ve Rusya’da
    çöküntüler meydana geldi ve buralarda milliyetçilik ortaya çıktı.
    Sovyetler’in bütün gayretlerine rağmen orada yaşayan 130-140 kavimi 70
    sene boyunca asimile edememesi ve nihayet bu rejimin çökmesinden sonra
    yeni cumhuriyetlerin ortaya çıkması şu düşünceyi doğurdu: Sovyetler
    bütün imkanlara sahip olmasına rağmen bu milliyetleri memnun edemedi.
    Diğer taraftan Osmanlı’ya bakıyorsun; çeşitli milliyetlerden kurulu
    olmasına rağmen 600 sene ayakta durdu.” Üstelik Balkanlar’da 1990’dan
    sonra olaylar aynı meseleyi şiddetli ve aktüel bir şekilde ortaya
    çıkarmış, Sırp Boşnak’ı Hırvat Sırb’ı, Makedon Arnavut’u öldürmektedir:
    “Bakıyorsunuz ki Osmanlı’da bu yok. Osmanlı döneminde Balkanlar’da ve
    Rusya’da bu gibi milliyetler arasında kavgalar olmadı. İşte bu nedenle,
    ‘Osmanlı bu kadar farklılığı bir arada nasıl tutabildi, anlayalım
    bunu, nesi vardı bu adamların’ demeye başlandı.”

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 7:49 pm