tarafından heavenskhan Ptsi Mayıs 31, 2010 1:41 pm
Hermann Ebbinghaus
Kimdir?
Hermann Ebbinghaus'un Hayatı
Ebbinghaus, 1850'de Almanya'nın Barmen kentinde doğdu. 17 yaşında
felsefeye ilgisini geliştireceği Bonn üniversitesine girdi. 1870'te
eğitimine istemeyerek ara verdi. Fransa-Prusya savaşında Prusya ordusuna
kaydedilmişti. Bir yıl sonra eğitimine devam etti ve 1873'de
diplomasını aldı.
Ebbinghaus, eğitimi sırasında bilinçdışı üstüne bir tez hazırladı.
Gustav Fachner'in, deneysel yöntemi duyumlar ve algılarla ilgili
çalışmalara uyarladığı öncü yapıtlarından etkilenip, aynı yöntemi bellek
araştırmalarına uygulayarak, yüksek zihinsel süreçlerin deneysel
çalışmalara konu olabileceğini gösteren ilk bilim adamı oldu.
Anlamın bellek üstündeki etkisinin önemsizliğini göstermek için
telaffuz edebilen, ama gerçek bir sözcük olmayan ünsüz-ünlü-ünsüz
üçlüsünden oluşan anlamsız heceler (zat, wob, fij) buldu. Kendisini
denek olarak kullandığı dikkatli ve eksiksiz deneylerinin sonuçlarını
Über das Gedachtnis (Bellek Üstüne 1885) adlı kitabında açıkladı.
"Unutma Eğrisi"ni bulup, öğrenilenlerin toplamının, öğrenme zamanıyla
doğru orantılı olduğunu gösterdi. 1897'de ışığın ve renklerin
algılanışıyla ilgili kuramını açıkladı ve zekâ ölçümüyle ilgili yeni bir
yöntem tanıttı.
Hermann Ebbinghaus, 1909'da Halle şehrinde hayata gözlerini yumdu.
Hermann Ebbinghaus ve Psikoloji
Ebbinghaus, kendi başına çalışan ve pek tanınmayan bir psikolog
olarak zihinsel süreçler üzerinde önemli çalışmalar yapmıştır.
Ebbinghaus ayrıca öğrenme ve hafıza konularını deneysel olarak inceleyen
ilk psikolog olmuştur.
---------------------------------------------------------------------------------
Wilhelm
Maximilian Wundt Kimdir?
(16 Ağustos 1832 – 31 Ağustos 1920)
Alman psikologdur.
Wilhelm Wundt formel ve akademik bir bilim olarak psikolojinin
kurucusudur. Wundt; ilk psikoloji laboratuvarını kurmuş, ilk psikoloji
dergisini hazırlamış ve deneysel psikolojiyi bir bilim olarak bilim
dünyasına kazandırmıştır.
Wundt'un ilgi alanları; duyum ve algı, dikkat, duygu, tepki ve
çağrışım konuları olmuştur.
Wundt Almanya'nın küçük bir kasabasında doğdu ve hayatının ilk
yıllarını yoğun bir yalnızlık duygusu içerisinde yaşadı. Okulda düşük
notlar aldı ve tipik bir "evin tek çocuğu" hayatını yaşadı (abisi
yatılı bir okuldaydı)- Yaşıtı olan tek arkadaşı iyi huylu fakat şöyle
böyle konuşabilen zihinsel özürlü bir çocuktu.
Wundt'un babası bir papazdı. Anne babası oldukça şen şakrak ve sosyal
olmalarına karşın Wundt'un babasıyla ilgili ilk hatıraları pek hoş
değildi. Wundt 80 yaşlarındayken çok canlı bir biçimde, babasını
izlemeye çalışırken merdivenlerden nasıl düştüğünü hatırlıyordu. Ayrıca
babasının onu bir gün okuldayken ziyaret ettiği ve öğretmenine
dikkatini yöneltmediği için tokatladığı da hatıraları arasındaydı.
İkinci sınıfın başlangıcında Wundt'un eğitimini babasının asistanı
olan genç bir mahalle papazı üstlendi. Wundt bu gence ebeveynine olan
duygusal bağlılığından çok daha güçlü bir bağlılık hissetti. Mahalle
papazi başka bir kasabaya gönderildiğinde Wundt alt üst oldu. Bunun
uzerine bu genç mahalle papazıyla birlikte yasamasına izin verildi.
Ve 13 yaşına dek onunla kaldı.
Wundt'un ailesinde, hakikaten her disiplinde tanınmış insanlar ve
güçlü bir bilginlik geleneği vardı. Söylenen oydu ki, "hakikaten
Almanya'daki hiçbir aile ağacında Wundt'un ailesindeki kadar zihinsel
olarak aktif ve üretici bireyler yoktur" (Bringmann, Balance, Evans,
1975, s. 288) Ne yazık ki, bu etkili aile geleneği gene Wundt
tarafından sürdürülemeyeceğe benziyordu.
Wundt vaktinin çoğunu ders çalışmaktan çok hayal kurarak geçiriyordu
ve Gymnasium’un ilk senesinde sınıfta kaldı. Sınıf arkadaşlarıyla iyi
geçinemiyor, öğretmenlerden birisi tarafından sıklıkla tokatlanırken
diğerleri tarafından alaya alınıyordu. Ve bir seferinde
dayanamayarak okuldan kaçtı. Bu durum hiç de ümit verici bir
başlangıç değildi.
Wundt yavaş yavaş hayallerini kontrol altına almayı öğrendi ve hatta
oldukça popüler birisi oldu. Okul hayatından hiçbir zaman hoşlanmamış
olmasına rağmen, zihinsel ilgilerini ve kabiliyetlerini geliştirdi.
19 yaşında okuldan mezun olduğunda üniversiteye hazırdı.
Wundt hayatını kazanırken aynı zamanda da bilim üzerine çalışmak
amacıyla doktor olmaya karar verdi. Tedaviye yönelik çalışmaları
Wundt'un bir yılını Tübingen Üniversitesi'nde geçirmesine sebep oldu
Sonraki üç buçuk yılını anatomi, fizyoloji, ilaç ve kimya okuduğu
Heidelberg’te geçirdi ve burada kimya alanında ünlü olan Robert
Bunsen'den çok etkilendi. Yavaş yavaş tıp eğitiminin kendisine göre
olmadığını anladı ve fizyolojiye yöneldi.
Berlin'de büyük fizyolog Johannes Muller ile geçen bir sömestrlik
çalışmadan sonra Wundt 1855 yılında doktorasını yapmak için Heidelberg'e
döndü. Fizyoloji alanında Heidelberg'te 1852'den 1864'e dek sürecek
doçentlik dönemi başladı. 1858 yılında Helmholtz'un asistanı olarak
atandı. Fakat yeni öğrencileri laboratuarın esaslarına alıştırma işi
ona sıkıcı geldi ve bu rutinden birkaç yıl sonra vazgeçti. 1864
yılında yardımcı profesör oldu ve 1874 yılına dek Heidelberg’te
kaldı.
Heidelberg'te fizyoloji araştırmaları yaptığı sırada, bağımsız ve
deneysel bir bilim olarak psikoloji fikri Wundt'un zihninde canlanmaya
başlamıştı. Yeni bir bilim olarak psikolojiyle ilgili ilk düşünceleri
Duyusal Algılama Teorisine Katkılar başlıklı kitabında yer aldı. Bu
kitabın çeşitli kısımları 1858 ve 1862 yılları arasında basıldı. Wundt
bu kitabında evindeki donanımsız laboratuarında yaptığı orijinal
deneylerini anlatmanın yanı sıra, yeni psikolojinin metodlarına ilişkin
görüşlerine de yer vermişti. Wundt ilk kez deneysel psikoloji'yi ele
aldı. Fechener'in Elementler (1860) adlı kitabıyla Wundt'un bu
çalışması çoğunlukla yeni bilimin literatür alanındaki doğuşu olarak
düşünüldü.
Beitrage'yi 1863 yılında ondan daha önemli başka bir kitap izledi:
İnsan ve Hayvan Zihinleri Üzerine Dersler. Kitabın ilk baskısından
yaklaşık 30 yıl sonra İngilizce tercümesiyle revizyondan geçirilmesi
ve Wundt'un 1920'de ölümüne dek yeni baskılarının tekrar tekrar
basılması bu kitabın öneminin bir işaretidir. Kitap birkaç yıl
boyunca deneysel psikologların dikkatini çeken pek çok problemi
tartışıyordu.
Wundt 1867 yılında, Heidelberg'te fizyolojik psikoloji dersi vermeye
başladı. Bu, Wundt'un böyle bir dersi ilk kez resmi bir şekilde
sunuşuydu. Heidelberg'teki bu çalışmanın dışında sık sık psikoloji
tarihinin en önemli kitabı şeklinde anılan Fizyolojik Psikolojinin
İlkeleri 1873 ve 1874 yıllarında iki bölüm halinde basıldı. Kitabin 37
yıl içerisinde, sonuncusu 1911 yılında olmak üzere altı baskısı
yapıldı. Kuşkusuz, Wundt'un şaheseri olan bu kitap psikolojinin
kendine özgü problemleri ve deneyleme metotlarıyla, bir laboratuar
bilimi olarak resmen kurulmasını sağlamıştır. Uzun yıllar
Grundzüge'nin müteakip baskıları deneysel psikologlara bir bilgi
deposu ve yeni psikolojinin yükselişinin bir tutanağı olarak hizmet
etti. Bu hizmet Wundt'un kitabin ön-sözünde belirttiği "yeni bir
bilim alanının işaret edilmesi" girişiminin amacıydı. Kitabın
kullandığı fizyolojik psikoloji başlığı yanıltıcı olabilir. 19.
yüzyılın ortalarında "fizyolojik" kelimesi Almanca'da 'deneysel'
kelimesinin eşanlamlısı olarak kullanılıyordu. Bu nedenle, Wundt
bugün bildiğimiz fizyolojik psikolojiyi değil, deneysel psikolojiyi
yazıp öğretiyordu. (Blumenthal, 1980)
Ek Bilgiler
Almanya'da 1879 yılında ilk psikoloji laboratuvarını kurarak
deneysel psikolojinin adımlarını atmıştır. Zihnin yapısını incelemeye
alan yapısalcılık ekolünün kurucusu sayılır. Almanya'da Leipzig
Üniversitesi'nde kurulan bu laboratuvar sayesinde insan davranışlarının
sebepleri bilimsel ortamda araştırmaya tabi tutulmuştur.
-------------------------------------------------------------------------------------
Granville
Stanley Hall Kimdir?
(1844-1924)
Amerikalı psikologdur.
Granville Stanley Hall, Amerikan psikolojisinin en etkili ve önemli
isimlerinden birisidir.
Hall, Wundt'un Leipzig'deki ilk psikoloji laboratuvarının ilk
Amerikalı öğrencisi ve aynı zamanda Amerika'da psikoloji alanında
doktora alan ilk isimdir. Hall bunların dışında Clark
Üniversitesi'nin ilk rektörü ve Amerikan Psikoloji Derneği'nin de ilk
başkanı olmuştur.
Hall, insanın psikolojik gelişim evreleri üzerine çalışmalar yapmış ve
bu alanda ortaya koyduğu "evrimci gelişim tezleri"yle "Ruhun
Darwin'i" olarak adlandırıldı. On göre insan zihninin normal
gelişimi, bir dizi evrimsel aşamadan geçmektedir.
-------------------------------------------------------------------------------------
James McKeen
Cattell Kimdir?
(1860-1944)
Amerikalı psikologdur.
James McKeen Cattell, Amerikan psikolojisinin işlevsel ruhunu en iyi
yansıtan psikologlardan biridir.
Pennsylvania'da doğmuş ve lisans eğitimini 1880 yılında babasının,
müdürlüğünü yaptığı Lafayette Koleji'nde tamamlamıştır. Yüksek lisans
çalışması için Avrupa'ya gitmeye vermiş ve ilk olarak Göttingen'e,
oradan da Leipzig'e gitmiş ve Wundt'un öğrencisi olmuştur.
Temel ilgi alanı felsefe olan Cattell, felsefe üzerine hazırladığı bir
metinle Johns Hopkins'te bir eğitim bursu kazanmıştır. Öğrencilik
hayatının ilk yıllarında hiç psikoloji dersi almamasına rağmen
psikolojiye ilgisinin yönelmesi ise çok ilgi çekicidir. Cattell,
uyuşturucu maddelerle yaşadığı kişisel bir tecrübesinin ardından
psikoloji ile ilgilenmeye başlamış ve bu alanda oldukça yetkin bir isim
olmuştur.
Cattell genellikle zihinsel süreçlerin araştırılmasını, uygulamalı ve
test yöntemli bir yaklaşım doğrultusunda yapmaktaydı. Cattell'in
psikoloji anlayışı, insanın bilinçli hareketlerindense yetenekleriyle
ilgilidir ve bu bakımdan işlevsel psikolojiye yakın olmasına rağmen
resmi olarak asla bu psikoloji akımıyla birleşmemiştir.
-------------------------------------------------------------------------------------
William
McDougall Kimdir?
(1871-1938)
İngiliz psikologdur.
William McDougall, "davranışın içgüdü teorisi" ile tanınmaktadır.
Bundan ayrı olarak McDougall'ın "Introduction of Social
Pyscholog" (Sosyal Psikolojiye Giriş) isimli kitabı da 14
baskı yaparak ün kazanmış ve McDougall'ın tanınmasına katkı
sağlamıştır.
McDougall, iradenin özgürlüğü, Cermenlerin üstünlüğü ve ruhsal
araştırmalar gibi fazla popüler olmayan konuların sıkı bir savunucusu ve
bu görüşleri nedeniyle de Amerikan basınının sık sık hedefi
durumundaydı.
McDougall psikologlar tarafından psikoloji dünyasında kabul görmeye
başladıktan sonra 1920'li yıllarda davranışçı psikolojiye yönlendirdiği
yoğun eleştirileri sebebiyle psikoloji toplulukları tarafından yoğun
bir şekilde yerilmiştir. Öyle ki McDougall 1938 yılında ölünce
Psikolog Knight Dunlop: "Nihayet öldü! Bu, kuşkusuz psikoloji için
çok iyi olmuştur." demiştir. (Smith'ten alıntıdır; 1989, s. 446)