Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Join the forum, it's quick and easy

Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    ...Psikoljinin Tarihsel Gelişimi...

    heavenskhan
    heavenskhan


    Mesaj Sayısı : 120
    İtibar : 0
    Kayıt tarihi : 31/05/10
    Yaş : 32
    Nerden : Adapazarı

    ...Psikoljinin Tarihsel Gelişimi... Empty ...Psikoljinin Tarihsel Gelişimi...

    Mesaj tarafından heavenskhan Ptsi Mayıs 31, 2010 1:41 pm

    Psikolojinin Tarihsel
    Gelişimi

    - Psikoloji, günümüzde var olan bütün bilimsel disiplinlerin
    en köklü ve en eskilerinden
    birisidir.

    - İnsanoğlu çok eski zamanlardan beri kendi doğasından ve
    davranışlarından etkilenmiş, bunların üzerine birçok felsefi tez
    türetmiştir. Eski Yunan'dan başlayarak günümüze kadar uzanan ve bellek,
    öğrenme, motivasyon, algı ve rüyalar gibi insan doğasına ait konulara
    dair sorgular psikolojide geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki
    etkileşimin
    önemli bir göstergesidir.

    - Psikolojinin zihinsel temelleri çok eskilere dayanmasına rağmen,
    modern bir bilim olarak var olması henüz bir asırlık dönemi yeni geride
    bırakmıştır. Bu durumu, 19. yüzyılın psikologlarından Hermann
    Ebbinghaus
    şu sözleriyle izah etmiştir:

    "Psikoloji uzun bir geçmişe; fakat kısa bir tarihe sahiptir."

    -
    Psikoloji, eski felsefi geleneğinden kopup kendini modern bir
    bilim olarak ortaya koyabilmesini, insan doğasına ait soruları
    cevaplandırırken kullandığı metotlara borçludur.
    Psikolojiyi felsefeden kopartıp farklı bir disiplin olarak bilim
    dünyasına dahil eden şey, onun kabul edilen farklı yaklaşımları ve
    kullandığı teknikleri olmuştur
    .

    - Psikologlar psikolojiyi, geride bıraktığımız yaklaşık 100
    yıllık bir süreç
    içerisinde temellendirmiş, psikolojinin ana
    konularını belirlemiş ve onu felsefeden bağımsız bir disiplin haline
    getirmişlerdir.

    - Psikolojinin bağımsız bir disiplin olarak geliştiğinin ilk
    kanıtları, 19. yüzyılın son 25 yılında ortaya çıkmıştır. Bu dönemde
    örneğin; Almanya'nın Leipzig kentinde Wilhelm Wundt
    yeryüzündeki ilk psikoloji laboratuvarını kurmuştur. Wundt ayrıca
    1881 yılında içeriğinde deneysel bazı raporları barındıran ve "Philosophische
    Studien" (Felsefe Çalışmaları)
    ismindeki dünyanın ilk
    psikoloji dergisini kurmuştur.

    - 1888 yılına kadar, psikoloji üzerine çalışmalar yürüten insanlar,
    üniversitelerin felsefe bölümlerinde çalışabilmekteydiler. Pennsylvania
    Üniversitesi 1888 yılında James McKeen Cattell
    dünyanın ilk psikoloji profesörü
    olarak göreve atadı ve
    böylelikle psikoloji kendini akademik alanda da ispat etmiş oldu.
    Cattell, "psikoloji profesörü" ünvanına sahip olan dünyadaki ilk isim
    olmuştur.

    - 1887 yılında Stanley Hall, Amerika'nın ilk psikoloji
    dergisi olan "American Journal of Psychology" (Amerikan
    Psikoloji Dergisi)
    isimli dergiyi kurdu.

    - 1908 yılında William McDougall isimli İngiliz bir
    psikolog, psikolojiyi ilk kez "davranış bilimi" olarak tanımladı.
    Böylelikle psikoloji ilk kez tam zeminle tanımlanmış ve literatüre
    "davranış bilimi" olarak geçmiştir.
    heavenskhan
    heavenskhan


    Mesaj Sayısı : 120
    İtibar : 0
    Kayıt tarihi : 31/05/10
    Yaş : 32
    Nerden : Adapazarı

    ...Psikoljinin Tarihsel Gelişimi... Empty Geri: ...Psikoljinin Tarihsel Gelişimi...

    Mesaj tarafından heavenskhan Ptsi Mayıs 31, 2010 1:41 pm

    Hermann Ebbinghaus
    Kimdir?


    Hermann Ebbinghaus'un Hayatı

    Ebbinghaus, 1850'de Almanya'nın Barmen kentinde doğdu. 17 yaşında
    felsefeye ilgisini geliştireceği Bonn üniversitesine girdi. 1870'te
    eğitimine istemeyerek ara verdi. Fransa-Prusya savaşında Prusya ordusuna
    kaydedilmişti. Bir yıl sonra eğitimine devam etti ve 1873'de
    diplomasını aldı.

    Ebbinghaus, eğitimi sırasında bilinçdışı üstüne bir tez hazırladı.
    Gustav Fachner'in, deneysel yöntemi duyumlar ve algılarla ilgili
    çalışmalara uyarladığı öncü yapıtlarından etkilenip, aynı yöntemi bellek
    araştırmalarına uygulayarak, yüksek zihinsel süreçlerin deneysel
    çalışmalara konu olabileceğini gösteren ilk bilim adamı oldu.

    Anlamın bellek üstündeki etkisinin önemsizliğini göstermek için
    telaffuz edebilen, ama gerçek bir sözcük olmayan ünsüz-ünlü-ünsüz
    üçlüsünden oluşan anlamsız heceler (zat, wob, fij) buldu. Kendisini
    denek olarak kullandığı dikkatli ve eksiksiz deneylerinin sonuçlarını
    Über das Gedachtnis (Bellek Üstüne 1885) adlı kitabında açıkladı.

    "Unutma Eğrisi"ni bulup, öğrenilenlerin toplamının, öğrenme zamanıyla
    doğru orantılı olduğunu gösterdi. 1897'de ışığın ve renklerin
    algılanışıyla ilgili kuramını açıkladı ve zekâ ölçümüyle ilgili yeni bir
    yöntem tanıttı.

    Hermann Ebbinghaus, 1909'da Halle şehrinde hayata gözlerini yumdu.

    Hermann Ebbinghaus ve Psikoloji

    Ebbinghaus, kendi başına çalışan ve pek tanınmayan bir psikolog
    olarak zihinsel süreçler üzerinde önemli çalışmalar yapmıştır.
    Ebbinghaus ayrıca öğrenme ve hafıza konularını deneysel olarak inceleyen
    ilk psikolog olmuştur.
    ---------------------------------------------------------------------------------
    Wilhelm
    Maximilian Wundt Kimdir?


    (16 Ağustos 1832 – 31 Ağustos 1920)

    Alman psikologdur.

    Wilhelm Wundt formel ve akademik bir bilim olarak psikolojinin
    kurucusudur. Wundt; ilk psikoloji laboratuvarını kurmuş, ilk psikoloji
    dergisini hazırlamış ve deneysel psikolojiyi bir bilim olarak bilim
    dünyasına kazandırmıştır.

    Wundt'un ilgi alanları; duyum ve algı, dikkat, duygu, tepki ve
    çağrışım konuları olmuştur.

    Wundt Almanya'nın küçük bir kasabasında doğdu ve hayatının ilk
    yıllarını yoğun bir yalnızlık duygusu içerisinde yaşadı. Okulda düşük
    notlar aldı ve tipik bir "evin tek çocuğu" hayatını yaşadı (abisi
    yatılı bir okuldaydı)- Yaşıtı olan tek arkadaşı iyi huylu fakat şöyle
    böyle konuşabilen zihinsel özürlü bir çocuktu.

    Wundt'un babası bir papazdı. Anne babası oldukça şen şakrak ve sosyal
    olmalarına karşın Wundt'un babasıyla ilgili ilk hatıraları pek hoş
    değildi. Wundt 80 yaşlarındayken çok canlı bir biçimde, babasını
    izlemeye çalışırken merdivenlerden nasıl düştüğünü hatırlıyordu. Ayrıca
    babasının onu bir gün okuldayken ziyaret ettiği ve öğretmenine
    dikkatini yöneltmediği için tokatladığı da hatıraları arasındaydı.
    İkinci sınıfın başlangıcında Wundt'un eğitimini babasının asistanı
    olan genç bir mahalle papazı üstlendi. Wundt bu gence ebeveynine olan
    duygusal bağlılığından çok daha güçlü bir bağlılık hissetti. Mahalle
    papazi başka bir kasabaya gönderildiğinde Wundt alt üst oldu. Bunun
    uzerine bu genç mahalle papazıyla birlikte yasamasına izin verildi.
    Ve 13 yaşına dek onunla kaldı.

    Wundt'un ailesinde, hakikaten her disiplinde tanınmış insanlar ve
    güçlü bir bilginlik geleneği vardı. Söylenen oydu ki, "hakikaten
    Almanya'daki hiçbir aile ağacında Wundt'un ailesindeki kadar zihinsel
    olarak aktif ve üretici bireyler yoktur" (Bringmann, Balance, Evans,
    1975, s. 288) Ne yazık ki, bu etkili aile geleneği gene Wundt
    tarafından sürdürülemeyeceğe benziyordu.

    Wundt vaktinin çoğunu ders çalışmaktan çok hayal kurarak geçiriyordu
    ve Gymnasium’un ilk senesinde sınıfta kaldı. Sınıf arkadaşlarıyla iyi
    geçinemiyor, öğretmenlerden birisi tarafından sıklıkla tokatlanırken
    diğerleri tarafından alaya alınıyordu. Ve bir seferinde
    dayanamayarak okuldan kaçtı. Bu durum hiç de ümit verici bir
    başlangıç değildi.

    Wundt yavaş yavaş hayallerini kontrol altına almayı öğrendi ve hatta
    oldukça popüler birisi oldu. Okul hayatından hiçbir zaman hoşlanmamış
    olmasına rağmen, zihinsel ilgilerini ve kabiliyetlerini geliştirdi.
    19 yaşında okuldan mezun olduğunda üniversiteye hazırdı.

    Wundt hayatını kazanırken aynı zamanda da bilim üzerine çalışmak
    amacıyla doktor olmaya karar verdi. Tedaviye yönelik çalışmaları
    Wundt'un bir yılını Tübingen Üniversitesi'nde geçirmesine sebep oldu
    Sonraki üç buçuk yılını anatomi, fizyoloji, ilaç ve kimya okuduğu
    Heidelberg’te geçirdi ve burada kimya alanında ünlü olan Robert
    Bunsen'den çok etkilendi. Yavaş yavaş tıp eğitiminin kendisine göre
    olmadığını anladı ve fizyolojiye yöneldi.

    Berlin'de büyük fizyolog Johannes Muller ile geçen bir sömestrlik
    çalışmadan sonra Wundt 1855 yılında doktorasını yapmak için Heidelberg'e
    döndü. Fizyoloji alanında Heidelberg'te 1852'den 1864'e dek sürecek
    doçentlik dönemi başladı. 1858 yılında Helmholtz'un asistanı olarak
    atandı. Fakat yeni öğrencileri laboratuarın esaslarına alıştırma işi
    ona sıkıcı geldi ve bu rutinden birkaç yıl sonra vazgeçti. 1864
    yılında yardımcı profesör oldu ve 1874 yılına dek Heidelberg’te
    kaldı.

    Heidelberg'te fizyoloji araştırmaları yaptığı sırada, bağımsız ve
    deneysel bir bilim olarak psikoloji fikri Wundt'un zihninde canlanmaya
    başlamıştı. Yeni bir bilim olarak psikolojiyle ilgili ilk düşünceleri
    Duyusal Algılama Teorisine Katkılar başlıklı kitabında yer aldı. Bu
    kitabın çeşitli kısımları 1858 ve 1862 yılları arasında basıldı. Wundt
    bu kitabında evindeki donanımsız laboratuarında yaptığı orijinal
    deneylerini anlatmanın yanı sıra, yeni psikolojinin metodlarına ilişkin
    görüşlerine de yer vermişti. Wundt ilk kez deneysel psikoloji'yi ele
    aldı. Fechener'in Elementler (1860) adlı kitabıyla Wundt'un bu
    çalışması çoğunlukla yeni bilimin literatür alanındaki doğuşu olarak
    düşünüldü.

    Beitrage'yi 1863 yılında ondan daha önemli başka bir kitap izledi:
    İnsan ve Hayvan Zihinleri Üzerine Dersler. Kitabın ilk baskısından
    yaklaşık 30 yıl sonra İngilizce tercümesiyle revizyondan geçirilmesi
    ve Wundt'un 1920'de ölümüne dek yeni baskılarının tekrar tekrar
    basılması bu kitabın öneminin bir işaretidir. Kitap birkaç yıl
    boyunca deneysel psikologların dikkatini çeken pek çok problemi
    tartışıyordu.

    Wundt 1867 yılında, Heidelberg'te fizyolojik psikoloji dersi vermeye
    başladı. Bu, Wundt'un böyle bir dersi ilk kez resmi bir şekilde
    sunuşuydu. Heidelberg'teki bu çalışmanın dışında sık sık psikoloji
    tarihinin en önemli kitabı şeklinde anılan Fizyolojik Psikolojinin
    İlkeleri 1873 ve 1874 yıllarında iki bölüm halinde basıldı. Kitabin 37
    yıl içerisinde, sonuncusu 1911 yılında olmak üzere altı baskısı
    yapıldı. Kuşkusuz, Wundt'un şaheseri olan bu kitap psikolojinin
    kendine özgü problemleri ve deneyleme metotlarıyla, bir laboratuar
    bilimi olarak resmen kurulmasını sağlamıştır. Uzun yıllar
    Grundzüge'nin müteakip baskıları deneysel psikologlara bir bilgi
    deposu ve yeni psikolojinin yükselişinin bir tutanağı olarak hizmet
    etti. Bu hizmet Wundt'un kitabin ön-sözünde belirttiği "yeni bir
    bilim alanının işaret edilmesi" girişiminin amacıydı. Kitabın
    kullandığı fizyolojik psikoloji başlığı yanıltıcı olabilir. 19.
    yüzyılın ortalarında "fizyolojik" kelimesi Almanca'da 'deneysel'
    kelimesinin eşanlamlısı olarak kullanılıyordu. Bu nedenle, Wundt
    bugün bildiğimiz fizyolojik psikolojiyi değil, deneysel psikolojiyi
    yazıp öğretiyordu. (Blumenthal, 1980)

    Ek Bilgiler

    Almanya'da 1879 yılında ilk psikoloji laboratuvarını kurarak
    deneysel psikolojinin adımlarını atmıştır. Zihnin yapısını incelemeye
    alan yapısalcılık ekolünün kurucusu sayılır. Almanya'da Leipzig
    Üniversitesi'nde kurulan bu laboratuvar sayesinde insan davranışlarının
    sebepleri bilimsel ortamda araştırmaya tabi tutulmuştur.
    -------------------------------------------------------------------------------------
    Granville
    Stanley Hall Kimdir?


    (1844-1924)

    Amerikalı psikologdur.

    Granville Stanley Hall, Amerikan psikolojisinin en etkili ve önemli
    isimlerinden birisidir.

    Hall, Wundt'un Leipzig'deki ilk psikoloji laboratuvarının ilk
    Amerikalı öğrencisi ve aynı zamanda Amerika'da psikoloji alanında
    doktora alan ilk isimdir. Hall bunların dışında Clark
    Üniversitesi'nin ilk rektörü ve Amerikan Psikoloji Derneği'nin de ilk
    başkanı olmuştur.

    Hall, insanın psikolojik gelişim evreleri üzerine çalışmalar yapmış ve
    bu alanda ortaya koyduğu "evrimci gelişim tezleri"yle "Ruhun
    Darwin'i" olarak adlandırıldı. On göre insan zihninin normal
    gelişimi, bir dizi evrimsel aşamadan geçmektedir.
    -------------------------------------------------------------------------------------
    James McKeen
    Cattell Kimdir?


    (1860-1944)

    Amerikalı psikologdur.

    James McKeen Cattell, Amerikan psikolojisinin işlevsel ruhunu en iyi
    yansıtan psikologlardan biridir.

    Pennsylvania'da doğmuş ve lisans eğitimini 1880 yılında babasının,
    müdürlüğünü yaptığı Lafayette Koleji'nde tamamlamıştır. Yüksek lisans
    çalışması için Avrupa'ya gitmeye vermiş ve ilk olarak Göttingen'e,
    oradan da Leipzig'e gitmiş ve Wundt'un öğrencisi olmuştur.

    Temel ilgi alanı felsefe olan Cattell, felsefe üzerine hazırladığı bir
    metinle Johns Hopkins'te bir eğitim bursu kazanmıştır. Öğrencilik
    hayatının ilk yıllarında hiç psikoloji dersi almamasına rağmen
    psikolojiye ilgisinin yönelmesi ise çok ilgi çekicidir. Cattell,
    uyuşturucu maddelerle yaşadığı kişisel bir tecrübesinin ardından
    psikoloji ile ilgilenmeye başlamış ve bu alanda oldukça yetkin bir isim
    olmuştur.

    Cattell genellikle zihinsel süreçlerin araştırılmasını, uygulamalı ve
    test yöntemli bir yaklaşım doğrultusunda yapmaktaydı. Cattell'in
    psikoloji anlayışı, insanın bilinçli hareketlerindense yetenekleriyle
    ilgilidir ve bu bakımdan işlevsel psikolojiye yakın olmasına rağmen
    resmi olarak asla bu psikoloji akımıyla birleşmemiştir.
    -------------------------------------------------------------------------------------
    William
    McDougall Kimdir?


    (1871-1938)

    İngiliz psikologdur.

    William McDougall, "davranışın içgüdü teorisi" ile tanınmaktadır.
    Bundan ayrı olarak McDougall'ın "Introduction of Social
    Pyscholog" (Sosyal Psikolojiye Giriş)
    isimli kitabı da 14
    baskı yaparak ün kazanmış ve McDougall'ın tanınmasına katkı
    sağlamıştır.

    McDougall, iradenin özgürlüğü, Cermenlerin üstünlüğü ve ruhsal
    araştırmalar gibi fazla popüler olmayan konuların sıkı bir savunucusu ve
    bu görüşleri nedeniyle de Amerikan basınının sık sık hedefi
    durumundaydı.

    McDougall psikologlar tarafından psikoloji dünyasında kabul görmeye
    başladıktan sonra 1920'li yıllarda davranışçı psikolojiye yönlendirdiği
    yoğun eleştirileri sebebiyle psikoloji toplulukları tarafından yoğun
    bir şekilde yerilmiştir. Öyle ki McDougall 1938 yılında ölünce
    Psikolog Knight Dunlop: "Nihayet öldü! Bu, kuşkusuz psikoloji için
    çok iyi olmuştur."
    demiştir. (Smith'ten alıntıdır; 1989, s. 446)

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 7:29 pm