slam felsefesini, İslami felsefe ve İslam dünyasında gelişen felsefi
akımlar olarak iki grupa ayrılarak değerlendirmek mümkündür.
Temelde özü itibarı ile dogmatik olan din ile felsefenin beraber nasıl
değerlendirilebileceği tartışmalı olsa bile, İslam dünyasında felsefe
orta çağ batı dünyasından çok daha müsamahalı karşılanmıştır. Bunun bir
nedeni İslam dininin temel esaslar dışında ferdi düşünceye serbestlik
tanıması, imani esasları alenen zedelememek şartıyla düşünceye verdiği
özgürlük, diğer bir nedeni de akli ilimlerin gerek siyasi otoriteler
gerekse dini otoriteler tarafından sürekli desteklenmiş olmasıdır.Bu
sayede İslam coğrafyasında ve özellikle Arap dünyasında felsefe
gelişmiş,gelişen felsefe de formel,doğa ve insani bilimlere de katkılar
sağlamıştır.O dönemin Batı dünyasından oldukça üstün bir konuma sahip
olan İslam felsefesi 14. yüzyılın sonlarına kadar zirvede tutunmuştur.
İslam Dünyasında Gelişen Felsefî
Akımlar
İslamiyetin Hicri 1. asırda hızla gelişmesi ve yayılması ile birlikte
önceden müslümanların kendilerine yabancı olan kültürlerle etkileşimi
artmıştır. İslamiyet'in akla verdiği önem ve serbesti, bu yeni
kültürlerde mevcut felsefi birikimin tercümeler vasıtası ile hızla
müslüman ilim adamları arasında yaygınlaşmasını da beraberinde
getirmiştir. Henüz sistematik felsefe kültürü gelişmemiş olan müslüman
arapların Yunan felsefesi ile bu ilk tanışıklıkları daha ziyade edilgen
nitelikte ve etkilenme şeklinde olmuştur denebilir.
Her ne kadar, farklı bir kültürde yeni gelişen bu felsefenin içerdiği
ekoller İslami temel esaslardan uzaklaşmamaya çalışmış olsalar da, Yunan
felsefesi etkili olmuş ve itikadi esaslarla çelişen çeşitli ekoller de
ortaya çıkmıştır.Fakat bu ekoller İslami esasları kabul eden ekollere
göre azınlıktadırlar.İslam filozofları Yunan felsefesinde özellikle
Platon ve Aristo gibi düşünürlerin görüşlerini benimsemişler ve bunu
İslam düşüncesiyle birleştirmişlerdir. Geneli itibariyle bu sistemi
kuran 2. Öğretmen de denilen " Farabi " dir.Farabi'den sonra İslam'ın
Tanrı anlayışıyla rasyonalizmi diğer İslam filozofları da
birleştirmişlerdir.
İslami felsefe ile kelam bir süre birlikte yürümüş.Daha sonra genel
olarak felsefe ekolü ile kelam ekolü arasında önemli görüş ayrılıkları
çıkmış ve İslami ilimlerde felsefeden ayrı bir yere sahip olmuştur.
İtikadi konularda felsefe ekolü ile kelam ekolü arasında görüş
ayrılıkları mevcuttur. Her ne kadar bu iki farklı grubun düşünceleri
diğer grup ve mezheplere oranla daha akli bir bazda olsa da, kelam
felsefeye oranla klasik dini itikada ve nakile daha yakındır. İslam
filozofları ve felsefi ekoller ise itikadi konularda daha çok aklı baz
alırlar ve akıl ile naklin çeliştiği yerlerde aklı tercih eder, çoğu kez
nakli tevil ederler.
İslam dunyasında ortaya çıkan felsefi yaklaşımlar ve pek cok
hususiyetleri ve ozellikle dine bakışları açısından farklılık
arzederler.Fakat Maddeciler hariç tüm ekoller İslam'ın tevhit anlayışı
esaslarına çok yakınlardır.Bu ekoller geneli itibariyle
Tanrı,ruh,vahiy,peygamber,kutsal kitap vb. dinsel varlık ve kavramları
kabul ederler.
Başlıcaları
ve felsefi bir tabanda olsa da felsefi ekolden bağımsız olan kelâm.
İslam Felsefesi tarihinde ekol kurmamış ve bir ekole de bağlanmamış
birçok önemli filozof ve felsefe vardır, buna İbn Haldun ve onun tarih
felsefesini örnek
akımlar olarak iki grupa ayrılarak değerlendirmek mümkündür.
Temelde özü itibarı ile dogmatik olan din ile felsefenin beraber nasıl
değerlendirilebileceği tartışmalı olsa bile, İslam dünyasında felsefe
orta çağ batı dünyasından çok daha müsamahalı karşılanmıştır. Bunun bir
nedeni İslam dininin temel esaslar dışında ferdi düşünceye serbestlik
tanıması, imani esasları alenen zedelememek şartıyla düşünceye verdiği
özgürlük, diğer bir nedeni de akli ilimlerin gerek siyasi otoriteler
gerekse dini otoriteler tarafından sürekli desteklenmiş olmasıdır.Bu
sayede İslam coğrafyasında ve özellikle Arap dünyasında felsefe
gelişmiş,gelişen felsefe de formel,doğa ve insani bilimlere de katkılar
sağlamıştır.O dönemin Batı dünyasından oldukça üstün bir konuma sahip
olan İslam felsefesi 14. yüzyılın sonlarına kadar zirvede tutunmuştur.
İslam Dünyasında Gelişen Felsefî
Akımlar
İslamiyetin Hicri 1. asırda hızla gelişmesi ve yayılması ile birlikte
önceden müslümanların kendilerine yabancı olan kültürlerle etkileşimi
artmıştır. İslamiyet'in akla verdiği önem ve serbesti, bu yeni
kültürlerde mevcut felsefi birikimin tercümeler vasıtası ile hızla
müslüman ilim adamları arasında yaygınlaşmasını da beraberinde
getirmiştir. Henüz sistematik felsefe kültürü gelişmemiş olan müslüman
arapların Yunan felsefesi ile bu ilk tanışıklıkları daha ziyade edilgen
nitelikte ve etkilenme şeklinde olmuştur denebilir.
Her ne kadar, farklı bir kültürde yeni gelişen bu felsefenin içerdiği
ekoller İslami temel esaslardan uzaklaşmamaya çalışmış olsalar da, Yunan
felsefesi etkili olmuş ve itikadi esaslarla çelişen çeşitli ekoller de
ortaya çıkmıştır.Fakat bu ekoller İslami esasları kabul eden ekollere
göre azınlıktadırlar.İslam filozofları Yunan felsefesinde özellikle
Platon ve Aristo gibi düşünürlerin görüşlerini benimsemişler ve bunu
İslam düşüncesiyle birleştirmişlerdir. Geneli itibariyle bu sistemi
kuran 2. Öğretmen de denilen " Farabi " dir.Farabi'den sonra İslam'ın
Tanrı anlayışıyla rasyonalizmi diğer İslam filozofları da
birleştirmişlerdir.
İslami felsefe ile kelam bir süre birlikte yürümüş.Daha sonra genel
olarak felsefe ekolü ile kelam ekolü arasında önemli görüş ayrılıkları
çıkmış ve İslami ilimlerde felsefeden ayrı bir yere sahip olmuştur.
İtikadi konularda felsefe ekolü ile kelam ekolü arasında görüş
ayrılıkları mevcuttur. Her ne kadar bu iki farklı grubun düşünceleri
diğer grup ve mezheplere oranla daha akli bir bazda olsa da, kelam
felsefeye oranla klasik dini itikada ve nakile daha yakındır. İslam
filozofları ve felsefi ekoller ise itikadi konularda daha çok aklı baz
alırlar ve akıl ile naklin çeliştiği yerlerde aklı tercih eder, çoğu kez
nakli tevil ederler.
İslam dunyasında ortaya çıkan felsefi yaklaşımlar ve pek cok
hususiyetleri ve ozellikle dine bakışları açısından farklılık
arzederler.Fakat Maddeciler hariç tüm ekoller İslam'ın tevhit anlayışı
esaslarına çok yakınlardır.Bu ekoller geneli itibariyle
Tanrı,ruh,vahiy,peygamber,kutsal kitap vb. dinsel varlık ve kavramları
kabul ederler.
Başlıcaları
- Tabiat felsefesi
- Tabiiyyun (Naturalistler)
- Dehriyyûn (Maddeciler)
- Bâtınîlik
- Meşşâîlik
- İşrakîlik
ve felsefi bir tabanda olsa da felsefi ekolden bağımsız olan kelâm.
İslam Felsefesi tarihinde ekol kurmamış ve bir ekole de bağlanmamış
birçok önemli filozof ve felsefe vardır, buna İbn Haldun ve onun tarih
felsefesini örnek