Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Join the forum, it's quick and easy

Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Yapısalcılık

    heavenskhan
    heavenskhan


    Mesaj Sayısı : 120
    İtibar : 0
    Kayıt tarihi : 31/05/10
    Yaş : 32
    Nerden : Adapazarı

    Yapısalcılık Empty Yapısalcılık

    Mesaj tarafından heavenskhan Ptsi Mayıs 31, 2010 1:39 pm

    Yapısalcılık Batı dünyasında Mertyslism olarak bilinir. 19. yüzyılın
    ikinci yarısında dil, kültür, matematik felsefesi ve toplumun analizinde
    en fazla kullanılan yaklaşım olmuştur. Yapısalcılığın çok belirgin bir
    okulu olmamasına rağmen Ferdinand de Saussure'ün çalışmaları genellikle
    bir başlangıç noktası olarak kabul edilir. Yapısalcılığı birçok
    çeşitlemesi olan genel bir yaklaşım olarak görmek en doğrusudur.

    Yapısalcılık temelde büyük yapılar, sistemler ve oluşumlarla ilgilidir.
    Yapısalcı hareket çerçevesinde insan davranışları ve olgular bu büyük
    sistem ve yapılar aracığıyla (örneğin: psikanaliz, marksizm, darvinizm)
    incelenmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır. Yapısalcılığın en etkili
    olduğu alanlar dilbilim, göstergebilim ve antropoloji olmuştur.

    Yapısalcılık bir kültürde anlamı ortaya çıkaran alt birimler arasındaki
    ilişkileri inceler. Yapısalcılığın ikinci bir kullanımı matematik
    felsefesinde ortaya çıkmıştır. Yapısalcılık teorisine göre bir
    kültürdeki mana (anlam) önem sistemleri olarak çalışan çeşitli
    pratikler, olgular ve aktivitelerle tekrar ve tekrar üretilir. Bir
    yapısalcı, bir kültürde üretilen ve tekrar üretilen anlamın derin
    yapılarını keşfedebilmek için yemek hazırlanması ve sunulması
    ritüelleri, dini ayinler, oyunlar, edebi ve edebi olmayan yazılar ve
    diğer eğlence formları gibi çok geniş bir aktivite çeşidini çalışır.
    Örneğin, yapısalcılığın öncülerinden kültür antropoloğu ve etnograf
    Claude Levi-Strauss kültür olgusunu mitoloji, akrabalık ve yemek
    hazırlamasını içine alacak şekilde analiz etmiştir.


    Dilbilim modeli
    Saussure, dilbilime bilimsel bir statü kazandırmaya özen göstererek, dil
    kavramına ilişkin anlam belirsizliğini gidermek için bir terminoloji
    belirlemişti. Gerçekten de ondan önce dil, ifade ve söz yazardan yazara
    değişen özelliklerde kullanılıyordu. Bu da gerçek dilbilim teorisinin
    oluşturulmasını imkânsız kılan bir terminoloji belirsizliğini
    doğuruyordu.

    Dilin tanımı
    Saussere'e göre 'dil bireydeki konuşma yetisinin kullanılabilmesi için,
    toplumsal yapı aracılığıyla kabul edilmesi gereken anlaşma ve uyuşmalar
    bütünüdür. Konuşma yetisi dilden ayrı bir olgudur ama dil olmadan
    kendini gösteremez.' Dil nedir? Bir öğesindeki değişimin bütününde
    değişim yarattığı ve öğelerden herbirinin diğerinin tümünün değerinin
    fonksiyonu olduğu bir işaretler sistemidir. Her öğe, kendini
    diğerlerinin karşısına koyan bu ilişkilerden kendi özdeşliğini kazanır.
    Saussure'ün yazdığına göre dilin 'en belirleyici niteliği, diğerlerinin
    olmadığı şey olmasıdır.' Böylece sintagmatik (başka herhangi bir birimle
    birlikte tasarlanmayacak olan) birime ilişkin bir eksene göre yatay
    olarak paradigmatik (kendinden farklı, ama yine de bir arada
    düşünülebilen diğer terimler bütünü için temel oluşturan terime ilişkin)
    bir eksene göre dikey olarak eklemlenen bir 'söylem zinciri' elde
    edilir. Sintagmatik grup ve paradigmatik birleşimler, yapısal çözümleme
    aracılığıyla sürekli olarak kullanılacaktır.

    Dili oluşturan ayrımsal öğelerin
    sesbilim açısından çözümlenmesi

    Dilin sistemini oluşturan öğeler, gösteren ve gösterilenden veya bir
    akustik imge ve bir kavramdan ibaret işaretlerdir. Jakobson'un buna
    katkısı, ikili olarak ortaya çıkan ona göre tüm dillerde bulunan bir
    akustik(ses bilgisi) veya fonem imgeleriyle, ayrıcı işlevleri üzerinde
    durarak, dilbilimsel bakış açısına uygun olarak Saussure'ün olanaksız
    bulduğu şekilde ilgilenmiş olmasıdır. 'Salt boş ayrım çizgileri' olarak
    tanımlanan fonemenler, bir sistem içindeki karşıtlıkları ve bilinç
    dışındaki etkileriyle bu işlevi yerine getirirler.

    Yapı kavramı
    Jakobson'a göre Saussure'ün büyük yeteneği 'dışa bağlı bir verinin
    bilinç dışında var olduğunu tam anlamıyla kavramış olmasıdır'.
    Levi-Strauss da şöyle demiştir: gerçekte bu ancak dilin, diğer her
    toplumsal kurum gibi fenomenlerin sürekliliğinin ve 'düzenleyici
    ilkeler'in süreksizliğinin ötesinde ulaşmaya kalkışılan, bilinçsiz
    düzeyde işleyen zihin işlevlerini varsaydığının anlaşılmasına bağlıdır.
    Yapının şu özellikleri buradan kaynaklanır: ilişki, anlamlarını sistem
    içindeki konumlarından alan öğeler üzerine kuruludur; her yapı
    mediatristir ve dilin aracı olduğu simgesel düzene aittir: sonuç olarak
    yapını ayrıştırıcı kapasitesi, bilinçdışı düzeyinde gerçekleşir. Böylece
    özneler bir bütün olarak ele alındığında, kendilerini aşan ve onları,
    isteyen çalışan üreten vs özneler olarak niteleyerek, onlardaki 'durum'u
    belirleyen aynı zamanda bir ilişkiler ağı içinde

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 10:13 pm