Felsefede Faydacılık,
hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir. İyinin teorisi olarak
faydacılık refahcıdır (welfarist). İyi en
fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel
değerler listesine göre tanımlanır. Bir doğru teorisi olarak ise
faydacılık neticecidir (consequentialist).
Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçek olduğu savına
dayandırılmıştır. Buna göre eğer bir olgu ya da görüş pratikte
uygulanabiliyorsa ve başarı veriyorsa o şey mekanizmaları
tartışılmaksızın doğru kabul edilmelidir, tersi durumda da yolunda
gitmeyen şey araştırılmaksızın çöpe atılmalıdır. Ampirizm ile yakın
alakası olan bu felsefi akımı teorik düşüncenin tam tersi olarak
nitelemek yanlış olmayacaktır.
Faydacılık ilk olarak 18. yüzyıl İngiltere'sinde Jeremy Bentham ve
diğerleri tarafından öne sürülmüştür. Fakat Epikür (Aipikuros) gibi
antik Yunan filozoflarına kadar geri gidilebilir. İlk kez ortaya
atıldığında iyi en fazla insana en fazla mutluluğu getiren şey olarak
tanımlanmıştı. Ancak daha sonra Bentham iki farklı ve birbiri ile
çelişme potansiyeli olan kavram içerdiğinden birinci kısmı atıp sadece
“en büyük mutluluk prensibi” demiştir.
Hem Bentham'ın hem de Epikür'ün formulasyonu hedonistik nedenselliğin
farklı tipleri olarak düşünülebilir çünkü hareketlerin doğruluğunu sebep
oldukları mutluluğa göre ölçüyorlardı ve mutluluğu zevkle
tanımlıyorlardı. Ancak Bentham'ın formulasyonu ferdi olmayan bir
hedonizmdi. Epikür'ün kişiyi en mutlu eden şeyi yapmasını tavsiye
etmesine karşılık Bentham herkesi en mutlu yapacak şeyi yapmayı uygun
görüyordu.
John Stuart Mill "Utilitarianism" isminde
ünlü (ve kısa) bir kitap yazmıştır. Mill bir faydacı olmasına rağmen
bütün zevklerin aynı değerde olmadığını ileri sürmüştür. “Mutsuz bir
Sokrat (Sokrates) olmak mutlu bir domuz olmaktan yeğdir” sözü bu
görüşünü anlatır.
Faydacılığı eleştirenler bu görüşün birkaç problemi olduğunu
söylemişlerdir. Bunlardan biri değişik insanların faydalarının
karşılaştırılmasının zorluğudur. İlk faydacıların çoğu mutluluğun
felisifik hesap (felisific calculus) ile sayısal olarak ölçülebilip
karşılaştırılabileceğine inanıyorlardı ama pratikte bu hiçbir zaman
yapılamadı. Değişik insanların mutluluğunun kıyaslanmasının sadece
pratikte değil prensipte de mümkün olmayacağı ileri sürülmüştür.
Faydacılığın savunucuları bu problemin iki kötü seçenek arasında karar
vermek zorunda kalan herkesin karşılaşabileceği bir problem olduğunu
söyleyerek karşılık vermişlerdir. Bir milyar insanın ölmesiyle bir
kişinin ölmesinin aynı derecede kötü olduğunu söyleyemiyorsanız bu
problemi utilitaryanizmi red etmek için kullanamazsınız demişlerdir.
Faydacılık sağduyu ile çeliştiği için de eleştirilmiştir. Örneğin kişi
kendi çocuğunun hayatı ile iki yabancının hayatını kurtarmak arasında
seçim yapmak zorunda kaldığında kendi çocuğunu kurtarmayı seçecektir.
Ama faydacılar iki yabancıyı kurtarmanın gelecekte daha fazla potansiyel
mutluluğa sebebiyet vereceğinden tersini tercih etmeyi
destekleyeceklerdir.
Bu akımın -bir şey uygulanabildiği ölçüde doğrudur- şeklindeki savı ise
hiç bir teorik mekanizmanın tartışılmasına izin verilmeden bir şey özden
yoksun olduğu halde başarılı bile olsa kabul gördüğünden
eleştirilmiştir. Sözgelimi birbirinden farklı seceneklere sahip bir soru
hiç bir bilgi sahibi olmayan kimse tarafından rastgele ama doğru
yanıtlandığında faydacılıga göre o şey artık mutlaklık kazanmıştır. Bu
kişinin bilgili eğitimli ya da zeki olması pek de önemli unsurlar
değildir. Tersi durumda da çok iyi eğitimli ve yetenek sahibi kişiler
toplumda iyi statülere erişemediğinde onların gerizekalı ya da cahil
olarak damgalanmaları bu akım yüzündendir. Kısacası faydacılıkta önemli
olan öz değil biçimdir, olayların teorik akışı önemsizdir mutlak olan
daima pratik başarı olarak kabul edilir.
Daniel Dennett kararlarımızı yönlendirmek için faydacılığın
kullanmasının sınırlarını belirlemek için Three Mile adasını örnek
olarak kullanır. Bu nükleer santraldaki kaza iyi mi yoksa kötü bir şey
miydi? Bu kaza birçok kişi tarafından nükleer enerji politikasına
yaptığı etkiler yüzünden yararlı olarak görülmekteydi. (neticede
Çernobil kadar kötü bir kaza değildi). Dennett faydacılık açısından tüm
kanıtları tartıp bir karara varmak için hâlâ daha erken (aradan geçen 20
yıla rağmen) olduğunu söylemektedir.
Burada söz edilen sıkıntılardan kurtulmak için faydacılığın değişik
çeşitleri ortaya atılmıştır. Faydacılığın geleneksel şekli en fazla
fayda getiren hareket en iyi harekettir diyen hareket faydacılığıdır.
Buna alternatif ise en iyi hareket en fazla faydayı sağlayacak kuralın
emrettiği harekettir diyen kural faydacılığıdır.
Örneğin bir kişi yalan söylerse en fazla faydayı elde edeceği bir
durumda olsun. Hareket faydacılığına göre en doğru hareket yalan
söylemektir. Ama genel kural olarak doğruyu söylemek o kişiye daha fazla
fayda sağlayacağını kabul edersek kural faydacılığı açısından doğruyu
söylemek gerekmektedir.
hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir. İyinin teorisi olarak
faydacılık refahcıdır (welfarist). İyi en
fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel
değerler listesine göre tanımlanır. Bir doğru teorisi olarak ise
faydacılık neticecidir (consequentialist).
Doğru hareket bir şeyin uygulanabildiği ölçüde gerçek olduğu savına
dayandırılmıştır. Buna göre eğer bir olgu ya da görüş pratikte
uygulanabiliyorsa ve başarı veriyorsa o şey mekanizmaları
tartışılmaksızın doğru kabul edilmelidir, tersi durumda da yolunda
gitmeyen şey araştırılmaksızın çöpe atılmalıdır. Ampirizm ile yakın
alakası olan bu felsefi akımı teorik düşüncenin tam tersi olarak
nitelemek yanlış olmayacaktır.
Faydacılık ilk olarak 18. yüzyıl İngiltere'sinde Jeremy Bentham ve
diğerleri tarafından öne sürülmüştür. Fakat Epikür (Aipikuros) gibi
antik Yunan filozoflarına kadar geri gidilebilir. İlk kez ortaya
atıldığında iyi en fazla insana en fazla mutluluğu getiren şey olarak
tanımlanmıştı. Ancak daha sonra Bentham iki farklı ve birbiri ile
çelişme potansiyeli olan kavram içerdiğinden birinci kısmı atıp sadece
“en büyük mutluluk prensibi” demiştir.
Hem Bentham'ın hem de Epikür'ün formulasyonu hedonistik nedenselliğin
farklı tipleri olarak düşünülebilir çünkü hareketlerin doğruluğunu sebep
oldukları mutluluğa göre ölçüyorlardı ve mutluluğu zevkle
tanımlıyorlardı. Ancak Bentham'ın formulasyonu ferdi olmayan bir
hedonizmdi. Epikür'ün kişiyi en mutlu eden şeyi yapmasını tavsiye
etmesine karşılık Bentham herkesi en mutlu yapacak şeyi yapmayı uygun
görüyordu.
John Stuart Mill "Utilitarianism" isminde
ünlü (ve kısa) bir kitap yazmıştır. Mill bir faydacı olmasına rağmen
bütün zevklerin aynı değerde olmadığını ileri sürmüştür. “Mutsuz bir
Sokrat (Sokrates) olmak mutlu bir domuz olmaktan yeğdir” sözü bu
görüşünü anlatır.
Faydacılığı eleştirenler bu görüşün birkaç problemi olduğunu
söylemişlerdir. Bunlardan biri değişik insanların faydalarının
karşılaştırılmasının zorluğudur. İlk faydacıların çoğu mutluluğun
felisifik hesap (felisific calculus) ile sayısal olarak ölçülebilip
karşılaştırılabileceğine inanıyorlardı ama pratikte bu hiçbir zaman
yapılamadı. Değişik insanların mutluluğunun kıyaslanmasının sadece
pratikte değil prensipte de mümkün olmayacağı ileri sürülmüştür.
Faydacılığın savunucuları bu problemin iki kötü seçenek arasında karar
vermek zorunda kalan herkesin karşılaşabileceği bir problem olduğunu
söyleyerek karşılık vermişlerdir. Bir milyar insanın ölmesiyle bir
kişinin ölmesinin aynı derecede kötü olduğunu söyleyemiyorsanız bu
problemi utilitaryanizmi red etmek için kullanamazsınız demişlerdir.
Faydacılık sağduyu ile çeliştiği için de eleştirilmiştir. Örneğin kişi
kendi çocuğunun hayatı ile iki yabancının hayatını kurtarmak arasında
seçim yapmak zorunda kaldığında kendi çocuğunu kurtarmayı seçecektir.
Ama faydacılar iki yabancıyı kurtarmanın gelecekte daha fazla potansiyel
mutluluğa sebebiyet vereceğinden tersini tercih etmeyi
destekleyeceklerdir.
Bu akımın -bir şey uygulanabildiği ölçüde doğrudur- şeklindeki savı ise
hiç bir teorik mekanizmanın tartışılmasına izin verilmeden bir şey özden
yoksun olduğu halde başarılı bile olsa kabul gördüğünden
eleştirilmiştir. Sözgelimi birbirinden farklı seceneklere sahip bir soru
hiç bir bilgi sahibi olmayan kimse tarafından rastgele ama doğru
yanıtlandığında faydacılıga göre o şey artık mutlaklık kazanmıştır. Bu
kişinin bilgili eğitimli ya da zeki olması pek de önemli unsurlar
değildir. Tersi durumda da çok iyi eğitimli ve yetenek sahibi kişiler
toplumda iyi statülere erişemediğinde onların gerizekalı ya da cahil
olarak damgalanmaları bu akım yüzündendir. Kısacası faydacılıkta önemli
olan öz değil biçimdir, olayların teorik akışı önemsizdir mutlak olan
daima pratik başarı olarak kabul edilir.
Daniel Dennett kararlarımızı yönlendirmek için faydacılığın
kullanmasının sınırlarını belirlemek için Three Mile adasını örnek
olarak kullanır. Bu nükleer santraldaki kaza iyi mi yoksa kötü bir şey
miydi? Bu kaza birçok kişi tarafından nükleer enerji politikasına
yaptığı etkiler yüzünden yararlı olarak görülmekteydi. (neticede
Çernobil kadar kötü bir kaza değildi). Dennett faydacılık açısından tüm
kanıtları tartıp bir karara varmak için hâlâ daha erken (aradan geçen 20
yıla rağmen) olduğunu söylemektedir.
Burada söz edilen sıkıntılardan kurtulmak için faydacılığın değişik
çeşitleri ortaya atılmıştır. Faydacılığın geleneksel şekli en fazla
fayda getiren hareket en iyi harekettir diyen hareket faydacılığıdır.
Buna alternatif ise en iyi hareket en fazla faydayı sağlayacak kuralın
emrettiği harekettir diyen kural faydacılığıdır.
Örneğin bir kişi yalan söylerse en fazla faydayı elde edeceği bir
durumda olsun. Hareket faydacılığına göre en doğru hareket yalan
söylemektir. Ama genel kural olarak doğruyu söylemek o kişiye daha fazla
fayda sağlayacağını kabul edersek kural faydacılığı açısından doğruyu
söylemek gerekmektedir.