Diyalektik kavramı, başlangıçta
tartışma sanatı, ya da çelişkili yollardan
muhataplarını ikna etme sanatı anlamına gelmektedir.Karşıtlıkları
kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme biçimidir, diyalaktik ve
Sokratik yöntem, tartışma ve düşünme sanatı olarak diyalektiğin Antik
Çağ'daki en yetkin halidir. Değişimin ve hareketin sürekliliği düşüncesi
bu aşamada diyalektik olarak ifade edilmiştir. Bir fikirden ya da
ilkeden içerdiği olumlu ve olumsuz bütün düşünceleri çıkarma yöntemine
diyalektik denilmekteydi.
Platoncu anlayışta fikirler, gerçek anlamına geldiklerinden diyalektik
fikirlerin diyalektiğidir.Ama başka yönlerde, duyulur olandan nesnelerin
fikirlerine ulaşma ve giderek bu nesnelerin ve bilgilerin saf değişmez
ilkelerini ya da yasalarını bulgulama anlayışı olarak da ortaya çıktığı
görülür. Heraklitos'un "aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz" sözü
diyalektiğin başlangıç halindeki açık tanımını göstermektedir.
Diyalektik üzerine bütün çalışmaların başlangıç noktası burasıdır. Oluş
ve değişim kavramları bu noktada diyalektik anlayışın temel kavramları
olarak belirirler. İlk Çağ filozoflarının birbirine zıt yönlerde de olsa
diyalektikçi oldukları söylenebilir.Sokrates'te ve Sofistler'de
diyalektik yöntemin belirli şekillerde kullanıldığı bilinir.
Aristotales, diyalektiğin babası olarak Heraklitos'u değil Elealı
Zenon'u gösterir. Zenon'un diyalektiği bir tür özdeşlik düşüncesine
dayanır. Zenon, diyalektik yöntemi kullanarak hareketin olanaksızlığı
gösterir bir dizi paradoksla. Ona göre evrende görülen çokluk ve
çeşitlilik yanıltıcıdır, tıpkı hareketin yanıltıcı bir görünüm olması
gibi.
Hegel'e gelindiğinde ise tam bir felsefi çalışmayla ortaya konulur
diyalektik.Bir yöntem olarak içerimleri kuramsal bir açıklamayla ortaya
konulur.Buna göre diyalektik, Mutlak Fikir'in tez-antitez-sentez
diyalektik üçlü hareketiyle gerçekleşmesi ve bunun bu şekilde
anlaşılması yöntemi olarak değerlendirilir.Hegel düşüncenin hareketinden
sezinlediği diyalektiği, evrenin hareketine yöneltmiştir; çünkü Hegel
evreni "maddeleş bir fikir" olarak görürdü. Başka bir açıdan Hegel'e
göre düşünce ve varlık özdeştirler aslında. Burada diyalektik, bütün
düşüncenin ve varlığın gelişim sürecidir.
Marx, bu düşünüş sürecini tersine çevirir, Hegel'in yolundan giderek
diyalektiği maddeci bir temelde değerlendirir.Diyalektikte hareket
başlangıcından itibaren, çelişki kavramıyla ve dolayısıyla karşıtlık
kavramıyla bağlantılı olarak açıklanmaktadır; Marks maddenin hareketinin
diyalektik iç-çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri sürer ve düşüncenin
diyalektiği de bu noktada maddenin hareketinin bilince yansıması olarak
değerlendirilir.Bu nedenle Marksist felsefe diyalektik materyalizm
olarak ifade edilecektir.Böyle algılandığı içinde diyalektik yöntem,
giderek diyalektik hareketin bilimi olarak tanımlanmıştır.
Marks ve Engels ile diyalektik artık tamamen neredeyse bugünkü anlamına
kavuşuyor. Bunun en doğru ve akılcı tarifini Engels vermiştir:
diyalektik, 'dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel
yasalarını inceleyen bilimdir'. Bu tarif ile diyalektiğin gelişmesinin
tamamen bilimlerin gelişmesine bağlı olduğunu söyleyebiliriz.
tartışma sanatı, ya da çelişkili yollardan
muhataplarını ikna etme sanatı anlamına gelmektedir.Karşıtlıkları
kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme biçimidir, diyalaktik ve
Sokratik yöntem, tartışma ve düşünme sanatı olarak diyalektiğin Antik
Çağ'daki en yetkin halidir. Değişimin ve hareketin sürekliliği düşüncesi
bu aşamada diyalektik olarak ifade edilmiştir. Bir fikirden ya da
ilkeden içerdiği olumlu ve olumsuz bütün düşünceleri çıkarma yöntemine
diyalektik denilmekteydi.
Platoncu anlayışta fikirler, gerçek anlamına geldiklerinden diyalektik
fikirlerin diyalektiğidir.Ama başka yönlerde, duyulur olandan nesnelerin
fikirlerine ulaşma ve giderek bu nesnelerin ve bilgilerin saf değişmez
ilkelerini ya da yasalarını bulgulama anlayışı olarak da ortaya çıktığı
görülür. Heraklitos'un "aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz" sözü
diyalektiğin başlangıç halindeki açık tanımını göstermektedir.
Diyalektik üzerine bütün çalışmaların başlangıç noktası burasıdır. Oluş
ve değişim kavramları bu noktada diyalektik anlayışın temel kavramları
olarak belirirler. İlk Çağ filozoflarının birbirine zıt yönlerde de olsa
diyalektikçi oldukları söylenebilir.Sokrates'te ve Sofistler'de
diyalektik yöntemin belirli şekillerde kullanıldığı bilinir.
Aristotales, diyalektiğin babası olarak Heraklitos'u değil Elealı
Zenon'u gösterir. Zenon'un diyalektiği bir tür özdeşlik düşüncesine
dayanır. Zenon, diyalektik yöntemi kullanarak hareketin olanaksızlığı
gösterir bir dizi paradoksla. Ona göre evrende görülen çokluk ve
çeşitlilik yanıltıcıdır, tıpkı hareketin yanıltıcı bir görünüm olması
gibi.
Hegel'e gelindiğinde ise tam bir felsefi çalışmayla ortaya konulur
diyalektik.Bir yöntem olarak içerimleri kuramsal bir açıklamayla ortaya
konulur.Buna göre diyalektik, Mutlak Fikir'in tez-antitez-sentez
diyalektik üçlü hareketiyle gerçekleşmesi ve bunun bu şekilde
anlaşılması yöntemi olarak değerlendirilir.Hegel düşüncenin hareketinden
sezinlediği diyalektiği, evrenin hareketine yöneltmiştir; çünkü Hegel
evreni "maddeleş bir fikir" olarak görürdü. Başka bir açıdan Hegel'e
göre düşünce ve varlık özdeştirler aslında. Burada diyalektik, bütün
düşüncenin ve varlığın gelişim sürecidir.
Marx, bu düşünüş sürecini tersine çevirir, Hegel'in yolundan giderek
diyalektiği maddeci bir temelde değerlendirir.Diyalektikte hareket
başlangıcından itibaren, çelişki kavramıyla ve dolayısıyla karşıtlık
kavramıyla bağlantılı olarak açıklanmaktadır; Marks maddenin hareketinin
diyalektik iç-çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri sürer ve düşüncenin
diyalektiği de bu noktada maddenin hareketinin bilince yansıması olarak
değerlendirilir.Bu nedenle Marksist felsefe diyalektik materyalizm
olarak ifade edilecektir.Böyle algılandığı içinde diyalektik yöntem,
giderek diyalektik hareketin bilimi olarak tanımlanmıştır.
Marks ve Engels ile diyalektik artık tamamen neredeyse bugünkü anlamına
kavuşuyor. Bunun en doğru ve akılcı tarifini Engels vermiştir:
diyalektik, 'dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel
yasalarını inceleyen bilimdir'. Bu tarif ile diyalektiğin gelişmesinin
tamamen bilimlerin gelişmesine bağlı olduğunu söyleyebiliriz.