Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Join the forum, it's quick and easy

Hoş Geldiniz
CLick FoRuM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Bellek ve Bellek Süreçleri

    heavenskhan
    heavenskhan


    Mesaj Sayısı : 120
    İtibar : 0
    Kayıt tarihi : 31/05/10
    Yaş : 32
    Nerden : Adapazarı

    Bellek ve Bellek Süreçleri Empty Bellek ve Bellek Süreçleri

    Mesaj tarafından heavenskhan Ptsi Mayıs 31, 2010 1:34 pm

    BELLEK
    Bellek hafıza olarak da bilinir, insanın
    geçmiş deneyim ve bilgilerizihinde tutma ve anımsama yetisi.
    Anımsama ve karşıtı olan unutma, normal olarak uyum sağlayıcı
    işlevlerdir. Anımsama olmaksızın öğrenme, düşünme ve usa vurmak
    olanaksızdır. Öte yandan, unutmanın da birçok işlevi vardır. Anıların
    zamanla zayıflama eğilimine dayanan bir zaman kavramı oluşturma,
    eskiden öğrenilenlerin yitimi ya da bastırımı sonucu yeni
    öğrenilenlere uyum sağlama ve üzücü anıların yarattığı bunaltıdan
    kurtulma bunlar arasında sayılabilir.

    BELLEĞİN DOĞASI
    Çağdaş dönemde psikologlar, anımsama
    konusundaki kritik sorunların, genellikle olay ve deneyimlerin eski
    biçimleriyle ya da bunlara eşdeğer tutulan işaret ve simgeler
    aracılığıtla zihinde sakklamasını sağlayan fizyolojik mekanizmalarla
    ilgili olduğunu varsaymışlardır. Bu nedenle bellek, genellikle eski
    olayı aslına uygun biçimde üretebildiği ölçüde yetkin sayılır.
    Araştırmacılar çoğunlukla, merkez sinir sistemi olan bir canlının
    davranışını etkileyen herhangi bir şeyin onda ya da vir dizi iz
    bıraktığı görüşündedirler. Bu izlerin uyarılmasıyla oluşumlarına olay
    ya da deneyimler kuramsal olarak anımsanabilir. Anımsamayı inceleyen
    deneysel psikoloji izlerin sürekliliği ve bu sürenin uzunluğu için
    gerekli ve yeterli koşulları belirleyebilecek yöntemleri ortaya
    çıkarmaya çalışmaktadır.

    BELLEKTE TUTMANIN ÖLÇÜMÜ
    Eski bilgileri anımsama ve daha önce
    karşılşılmış bir şeyi tanıma yeteneği, bellekte tutmanın iki
    göstergesidir. Basit bir bellek testinde deneğe öğrenmesi için bir
    liste verilir ve daha bu listeden anımsadığı maddeleri listedehi
    sırayla ya da o sıradan bağımsız olarak belirtmesi istenir. Tanıma
    testlerinde ise denekten, yeni bir listedeki maddelerden daha önce
    incelediği listeden bunları seçmeisi istenir. Denek, önceden
    belirlenmiş sayıda maddeyi anımsadığı ya da tanıdığı zaman listeyi
    öğrenmiş sayılır. Bu durunda, bellekte tutma oranıyla, daha sonra
    yapılan bir sınama testinde anımsanan miktar arasındaki fark, iki test
    arasındaki süre içindeki unutma hızını belirler. Bellekte tutmanın
    üçüncü bir göstergesi de, bir kez yapılmış bir işi sonradan daha çabuk
    yapabilmektir. "Yeniden öğrenme" adı verilen bazı testler bellekte
    tutmayı, deneklerin daha önce öğrenmiş oldukları bir işlemin yeniden
    yapmamalarındaki randıman artışının bir işlevi olarak ölçer.Anımsama,
    tanıma ve yeniden öğrenme testlerinin sonucunda ortaya çıkan bellekte
    tutma oraları değişir.Örneğin, altı aylık bir aradan sonra belirli bir
    işle ilgili hiçbir şey anımsamayan denek, daha önce öğrendiği bu işi,
    ilk kez öğrenenlere göre istatistiksel açıdan anlamlı bir ölçüde daha
    hızlı yapabilir.

    BELLEKTE TUTMANIN ZAMANA BAĞLI YANI

    Bazı araştırıcılar bilgiyi yalnızca
    birkaç saniye tutabilen, kapasitesi çok sınırlı, kısa süreli bir
    bellek ile kapasitesi ve bilgiyi tutma yeteneği görece sınırsız, uzun
    süreli bellekten oluşan iki sistemli kuramlar geliştirmişlerdir.
    Normal koşullarda insanlarda kısa süreli bellek işlevi, yaklaşık yei
    ayrı birimle (örn. rasgele seçilmiş yedi harf ya da yedi olağan söxcük)
    sınılanmıştır. insan telefon rehberinden bir telefon numarası öğrenip,
    daha çevirirken unutabilir. Bilginin uzun süreli belleğe
    yerleşmesinin tenileme ve kodlama gibi süreçlerle gerçekleşir gibi
    görünmesi, kısa süreli bellekte tutmanın, bilgi girişiyle daha kalıcı
    bellek arasında aracılık yaptığı izlenimi vermektedir.

    Başka araştırmacılar ise, gözlenen
    kapasite ve bellekte tutma farklarını değerlendirirken, kısa ve uzun
    süreli bellek mekanizmaları arasında ayrım yapmazlar. Bu kuramcılar
    tek bir belleğe işleme sistemi ileri sürerek, kıa süreli bellrk
    olgusunu düşük öğrenme düzeyine bağlarlar.

    Kuramcılar arasındaki bu tartışmayla
    ilgili başka bulgular, beyinlerinde belirli bir hasarlanma olmadığı
    bilinen insanlarla yapılan deneylerden kaynaklanmaktadır. bir
    listedeki sözcüklerin teker teker incelenmesinden hemen sonraki
    anımsamada, en kolay anımsanan sözcükler listenin başında (öncellik
    etkisi), daha zor anımsananlar listenin sonunda (sonsallık etkisi) ve
    en zor anımsananlar ise listenin ortasındadır. Anımsama listedeki son
    sözcüğün sunulmasından hemen sonra başlatılırsa bu olgu tutarlı bir
    biçimde görülür. Ama denek kısa bir süre meşgul edilerek, listeyi
    belleğindeyinelemesi önlenirse, sonsallık etkisi hemen tümüyle ortadan
    kalkabilir; liste sonundaki sözcükler ortadakilerden daha kolay
    anımsanmaz. Öncellik etkisi temelde kalıcıyken, onbeş saniye gibi kısa
    bir süre, sonsallık etkisinin tümüyle ortatdan kalkmasına yetebilir.
    Bazı kuramcılar, sonsallık etkisinin ayrı, kısa süreli bir bellek
    siteminden kaynaklandığını, öncellik etkisinin ise uzun süreli
    sistemin ürünü olduğunu savunmuştur. Buna karşılık, aynı bulgular tek
    bir bellek sistemiyle de açıklanabilir. Gene de, görece kalıcı anıların
    belleğe işlenmesi süreçlerinin anlaşılmasına katkıları nedeniyle, çok
    sistemli kuramlara duyulan ilgi artmaktadır.

    KODLAMA
    Belleğin fizyolojik ve davranışsal
    temelleri üzerine yapılan araştırmalar, bilgiyi kodlama (belleğe
    işlenebilir bir duruma dönüştürme), kodu çözme ve anımsama (anıyı
    belleğe çağırma) mekanizmalarını açıklamaya çalışmıştır.
    Araştırmaların bir bölümü, sinir sisteminde bir bellek izi
    oluşturalecek nörokimyasal kodun tanımlanmasına yöneliktir.

    Kodlama mekanizmalarının incelenmesinde
    yaygın olarak başvurulan bir araştırma yöntemmi, sözvüklerin
    niteliklerinin değerlendirilmesine dayalıdır. Belirli özellikleriyle
    birbirleriyle ilintili (örn. işlev, yapı, dilbilgisi ya da ses
    açısından benzer) sözcükler, bir arada ve birbirini izleyen listelerde
    sunulur. Eğer ortak öellik önemliyse, kurasal olarak yewni bir
    özellik ekleninceye değin anımsama performansında bir düşme olacaktır.
    Performans yeni özelliğin eklenmesiyle düzelmezse, ilk kullanılan
    ortak özelliğin, kodlama sürecinde önemli olmadığı varsayılır.

    Bellek izlerinin tümünün, her biri
    kod çözme ve anımsamaya ip ucu sağlayabilecek niteliklerin
    kümelenmesiyle (örn. "kedİ","siyam","mavi göz") oluşturduğu düşünülür.
    Anımsama olasılığı, öğrenme sırasındaki koşulların yeniden
    yaratılabilmesi ölçüsünde artar. Bilgi kodlama herhangi bir nitelik ya
    da çağrışıman yararlanılabilir, ama içlerinden bazısı daha çok
    kullanılır. Örneğin hayvan, sebze ya da maden gibi kategorilerin
    kullanılma olasılığı, dilbilgisi sınıflandırmalarınınkinden daha
    yüksektir. Tanıma testlerinde yapılan yanlışlar, çoğu kez deneklerin
    kendilerine sunulan bilgiyi nasıl kodlamış olabileceklerine ışık
    tutar. Örneğin listede "çam" sözcüğü gösterilen bir denek, tanıma
    testinde yanlış olarak "çan" sözcüğünü seçerse, fonetik bir kodlama
    yaptığı düşünülür.

    Bir ad ya da sözcüğün "dilin ucunda"
    olması gibi yaygın bir deneyimin, özgül algısal niteliklere bağlı
    olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle, bir sözcüğün dilinin ucunda
    olduğunu söyleyen kişiler, sözcüğün ilk harfiyle hece sayısının basit
    tahminden beklenmeyecek doğrulukla belirleyebilmektedirler.

    Anıların belleğe ne zaman
    işlendiklerinin ve ne sıklıklsa bellekte yeniden canlandırıldıklarına
    ilişkin bilginin de kodlandığını gösteren bulgular vardır. Ayrıca,
    araştırmalar unutma hızının değişik nitelikler için farklı olduğunu
    göstermiştir. Örneğin işitsel niteliklerin ağır bastığı anıların, bu
    niteliğin önemsiz olduğu anılardan çabuk unutulduğu görülür.

    UNUTMA
    Geçmiş deneyimlere ilişkin anılar günlerce
    yada aylarca canlandırılmazsa, bellek bunları unutma eğilimi gösterir;
    unutmaya ilişkin her kuram bu temel gözlemi dikkate almak
    zorundadır.Ayrıca,değişik bilgi türleri için farklı unutma hızlarının
    varlığı da, göz önünde bulundurulması gereken ikincil olgular
    arasındadır.

    Zaman aşımı ile birlikte belleğin fizyolojik
    temelinin de değişme eğilimi gösterdiği ileri sürülmüştür. Sinirsel
    izin (beğindeki bellek izi ) kullanılmama sonucu giderek bozunduğu
    yada açıklığını yitirdiği düşünülmektedir. Böyle bir kuram mantıklı
    görünürse de, bu aşamada bırakılırsa, unutmaya ilişkin davranış
    bulgularını sinir sistemi düzeyinde yeniden belirtmenin ötesine
    geçmez. Belleğin bozunumunu yada zayıflamasını yalnızca zaman
    aşımına bağlamak olanaklı görünmemektedir; bunun temelinde yatan
    fiziksel sürecin de açıklanması gerekir. Belleğin nörokimyasal temeli
    daha açık bir biçimde betimlenmediği sürece, bozunum yoluyla unuymaya
    ilişkin kuramlar da gelişmeye açık olacaktır.

    Davranış düzeyindeki unutma kuramlarından
    önde gelen biri, geriye ve ileriye yönelik ketleme diye adlandırılan
    bozucu etki (karışım ) oldusuna dayalıdır. Geriye yönelik ketlemede,
    yeni öğrenilenler eskiden öğrenilmiş olanlar üzerinde bozucu etki
    yapar ; ileriye yönelik ketlemede ise eski anılar yenilerin bellekte
    tutulmasına karışır. Her iki olgu da öğrenme biçimlerinin
    incelenmesinde genel bir önem taşımakla birlikte , insanlarla yapılan
    araştırmaların çoğunda sözel öğrenme ele alınmıştır. Örneğin denekler
    iki ayrı sözel listeyi ard arda öğrenirler. İkinci gün bazılarından
    birinci , bazılarından da ikinci listeyi anımsamaları istenir. Yalnız
    bir listedekileri öğrenen bir üçüncü gruptakilerden de (kontrol grubu )
    bir sonra bu listeyi anımsamaları istenir. İki liste öğrenenlerin
    hemen hemen hepsi, tek liste öğrenenlerden daha az madde animsarlar.
    Kontrol grubundakilerin, iki listeyi öğrenip ilkini anımsayanlara göre
    başarı oranı geriye yönelik ketlemenin

    ölçüsüdür. Kontrol grubundakilerin , iki listeyi öğrenip ikinci
    listeyi anımsayanlara göre başarı oranı ise ileriye yönelik ketlemenin
    ölçüsüdür.

    Unutmanın açıklanmasında bozucu etki
    kuramı , davranışa ilşkin bulgularla desteklenmekle birlikte ,
    sorunları vardır. Geçmişte öğrenilenlerle çelişkili yeni şeylerin
    öğrenilmesinden sonra bu kuramın ön gördüğü unutmanın gözlenmemesi ,
    özellikle psikopatolojik olaylarda görülen oldukça seçmeci unutma
    olaylarının bu kuramla açıklanmaması ve benzer sorunlar ,
    araştırmacıları bu konuda yeni bir kuram arayışına yöneltmiştir. Kısa
    ve uzun süreli bellek arasındaki farkı vurgulayıp bilginin edinilmesine
    ilişkin denetim süreçlerine ağırlık veren yorumlar , potansiyel olarak
    bozucu etki kuramından daha geniş kapsamlıdır ; bu kurama destek
    sağlıyan davranış bulgularını da açıklayabilir.

    UNUTMA HIZI İLE
    BAĞINTILI ETKENLER

    Unutma hızını etkileyen koşullar yoğun
    araştırmalara konu olmuşsa da tam bir açıklığa kavuşmamıştır. Unutma
    hızı ile bağıntılı etkenlerin başında öğrenme düzeyi gelir. Öğrenme
    düzeyi de yapılan alıştırmanın ( yinelemenin ) miktarı ile doğru
    orantılıdır : Öğrenme düzeyi yükseldikçe unutma hızı yavaşlar.
    Unutmaya direnmenin tartışmasız bir yoşu varsa bu, ilk öğrenme
    düzeyini yüksek tutmaktır; öğrenme dönemlerinin bir araya kümelenmesi
    durumunda sonouç daha da olumlu olmaktadır. Belirli aralıklarla yavaş
    yavaş gerçekleştirilen öğrenmeden sonraki unutma , aynı bilgiyi kısa
    bir dönemde yoğun olarak öğrenmeden sonraki unutmaya göre daha
    yavaştır. Aralıklarla öğrenme yerine sınavdan hemen önce yoğun bir
    öğrenmenin kısa bir süre için başarıya olanak tanıdığı , ama
    öğrenilenlerin uzun süreli bellekte kalması açısından olumsuz sonuç
    verdiği laboratuvar deneyleriyle de gösterilmiştir.

    BELLEĞE YARDIMCI
    SİSTEMLER

    Bellek işlevine destek olmak amacıyla
    yeni bilgiler eski anılara kodlanır. Bu amaçla kodlandırıldıklarında ,
    kodlama yöntemlerine anımsama yöntemleri ya da teknikleri adı
    verilir. Sözcüklerin bir tekerleme içinde öğrenilmesi , ezberlenecek
    sayının , daha iyi anımsanmasını sağlayacak biçimde anlamlı
    parçalara bölünmesi ya da öğrenilecek şeyler arasında imgesel bağlantı
    kurulması gibi işlemler öğrenmeyi güçlendirip unutmayı yavaşlatacak
    yöntemlerdendir. Bu yöntemlerin yaraları tartışmalı olmakla birlikte ,
    sonuçta unutma hızının azaldığına ilişkin bulgular daha ağır
    basmaktadır.

    Öğrenme hızı üzerindeki etkanler ,
    unutmayı etkieyenlerden ayrı tutulmalıdır. Değişik bilginin ( örn.
    anlamlı ya da anlamsız sözcükler ) öğrenilme hızları farklı olmakla
    birlikte , aynı düzeyde öğrenilmiş şeylerin unutulma hızlarında fark
    görülmez. Genelde , öğrenme hızında çok büyük farklara yol açabilecek
    etkenler , unutma hızını hemen hemen hiç etkilemez. (Bazı aykırı
    bulgulara karşın anımsama yöntemleri bu kuralı bozabilir. )

    KİŞİSEL FARKLILIKLAR

    Deneysel bulgular , unutma hızı
    konusunda insanlar arasında doğal farklılıklar olduğuna ilişkin yaygın
    kanı ile çelişmektedir. Bu sezgisel kanının , kişiler arasındaki
    kesin ve büyük öğrenme farlılıklarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır
    ; bazı insanlar başkalarından çok daha farklı öğrenebilirler.
    Böylelikle , insanların aynı süre ya da aynı sayıda deneme ile elde
    ettikleri öğrenme düzeyleri arasında çok büyük farklar olabilir. Bu
    durumda , yalnızca ne derece iyi öğrendiklerine bakılarak, insanlar
    arasındaki unutma farkları kestirilebilir. Bu da , öğrenme
    yeteneklerine ilişkin denetlenmemiş farklar nedeniyle , kişilerin
    unutma hızları konusundaki gelişi güzel değerlendirmelerin yersiz
    olabileceğini güçlü bir biçimde gösterir.

    BELLEK ANORMALLİKLERİ

    Çok eski dönemlerden beri bilinen
    bellek bozuklukları ilk tıp yapıtlarının çoğunda konu edinmiştir. Ama
    bozuklukların incelenmesi ya da beyindeki aksamalarla açıklanmaya
    çalışılması , tıp biliminin geliştiği 19. yy sonlarına rastlar.
    Bellek bozukluklarının incelenmesindeki üç öncü , bu konunun , çeşitli
    bilim dallarını ilgilendiren doğasını gösterir ; Fransız psikolog
    Théodule Armand Ribot , Rus psikiyatri uzmanı Sergey Sergeyeviç
    Korsakoff ve Fransız nöroloji uzmanı Pierre Sanet.

    Bu öncülerin ortak katkıları şöyle
    özetlenebilir : Bellek yitimi (amnezi ) beyinin işleyişine bağlı
    olmakla birlikte , organik hasardan bağımsız olarak ortaya çıkabilir
    (örn. histeriklerde ) ve bu olgunun bir bunama ile ( usa vurma
    yeteneğinin yitimi ) ilgili olması gerekmez. Sigmund Freud'un da daha
    sonra gösterdiği gibi , bellek yitimi gerçekte duygusal bunaltıdan da
    kaynaklanabilir.

    Beyin işlevlerindeki aksamanın en sık
    rastlanan belirtilerinden biri olan bellek bozuklukları (bir sara
    nöbetinden sonra olduğu gibi ) geçici ya da ( ciddi bir kafa
    travmasından sonra olduğu gibi ) kalıcı olabilir. Belleğine yeni
    bilgiler işleme yeteneğinde bir bozukluk bulunan kişide geleceğe
    yönelik bellek yitimi var demektir. Eski sanılarla ilgili abartılmış
    bir bellek yitimi ise geçmişe yönelik bellek yitimi ise geçmişe yönelik
    bellek yitimi diye adlandırılır. Bu iki bellek bozukluğu bir arada
    görülebilir , ama aralarında zorunlu bir bağ yoktur. En ağır bellek
    yitimlerinde bile anlık (kısa süreli ) bellek aksamaz.; bu olgu bilim
    adamlarının , yeni bilgilerin başlangıçta belleğe işlenip bir tepkiye
    olanak sağlayacak kadar uzun bir süre anlaşılabildiğini
    düşünmelerine neden olmuştur. Dolayısıyla kısa ve uzun süreli belleğe
    işleme sistemlerini birbirinden ayıran birçok psikolog , bellek
    sorunlarının bilginin bir sistemden ötekine geçişinde yattığını
    düşünmektedir.

    Bu öneri , belirli kısıtlamaların
    ışığında değerlendirilmelidir. Korsakoff sendromlu ( usa vurma ya da
    yargı yeteneği aynı kalmak koşulu ile , ileriye yönelik bellek yitimi
    bulunan ) hastalar , yeni sözel bilginin zor anımsandığı durumlarda
    bile el becerileri öğrenebilirler. Yattığı hastanenin adını
    anımsayamayan , ama bir tahminde bulunması istendiğinde bir listeden
    doğru yanıtı bulabilen hasta örneğinde olduğu gibi , gizli öğrenme bir
    ölçüde olanaklıdır. Bu durumda sorunun belleğe işlenmiş bir şeyin
    ortaya çıkmasını engelleyen seçmeci bir yetersizlikten kaynaklandığı
    anlaşılmaktadır. İstençli bir anımsamanın sonuçsuz kaldığı bu gibi
    durumlarda , bir tanıma işlemi başarılı olabilir. Son olarak, gerek
    normal , gerek anormal bellek insanı o anda güdümlendiren ilgi ve
    amaçlardan güçlü bir biçimde etkilenmektedir. Hasar ya da hastalık
    nedeniyle ilgi ve amaçların değişmesi sonucunda bir bellek yitiminin
    ortaya çıkması olağan sayılmalıdır.

    HASTALIK VE
    BOZUKLUKLAR

    Bugün alkolizmden başka birçok
    fiziksel sorunun daha Korsakoff sendromunun nedenlerinden olduğu
    bilinmektedir. Korsakoff sendromu bozukluktan önceki dönemlerle ilgili
    geriye yönelik bir bellek yitimine yol açabilir. Ama sendromun temel ve
    tanımlayıcı psikolojik yanı , geleceğe yönelik , yeni olguları
    özümseme yeteneğinin yitimidir. Bu bozukluk o kadar ağır , bilinç de o
    kadar kısıtlı olabilir ki , bazı hastalar bir anla bir sonraki an
    arasında hiçbir bağlantı kuramazlar. Zaman zaman uydurma şeyler
    söyleyen hasta , geçmişi ile ilgili olayları gerçeklerden çok
    hayallere dayalı bir biçimde , bilinçsizce yeniden düzenleyerek
    anlatır; bazen de bellek sorunu olduğunu yadsır. Belirli beyin
    iltihabı türleri de benzer bozukluklar yaratır , ama bu durumda bu tür
    uydurmaca ya da yadsımalar görülmez.

    Bilincin yitimine yol açan fiziksel bir
    travma , hasta kendine geldikten sonra günlerce zihin bulanıklığı
    yaratabilir. Hasta iyileştiğinde çoğu kez bu dönemle ilgili hiçbir şey
    anımsayamaz ve daha önceki olaylarla ilgili geriye yönelik bir bellek
    yitimi gösterebilir . Şiddetli sarsılmalara neden olan elektrik akımı
    uygulaması biçimindeki elektroşok tedavisi gören psikiyatri hastaları
    da bazen , daha sonra anımsamakta güçlük çektikleri bir zihinsel
    bulanıklık dönemi geçirirler. Böyle bir dizi tedavi , hastaların
    günlük olayları anımsamakta zorluk çekmekten yakınmalarına neden
    olabilir. Çoğu durumlarda bu tür sorunlar tedavi bittikten birkaç
    hafta sonra ortadan kalkar.

    Beyinde belirli bölgelere kan
    akışındaki kısa süreli aksamalar , geçici genel bellek yitimine yol
    açabilir. Kriz süresince yeni anılar oluşmaz. İyileşme sırasında
    azalan ve geriye yalnız kriz dönemi ile ilgili bir boşluk bırakan
    geçmişe yönelik bir bellek yitimi söz konusudur. Bellek bozuklukları ,
    beyin damarlarının sertleşmesinin ya da bunamanın erken belirtisi de
    olabilir

    Beyin dokusunda çeşitli nedenlerle
    ortaya çıkan hasarın , yerine ve kapsamına bağlı olarak belleği
    olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Sarayı denetim altına almak
    amacıyla beyinin şakak loblarının bir bölümünün ameliyatla alınması ,
    bellek sorunlarına yol açabilir. Yalnız baskın şakak lobunun ameliyat
    edilmesi söz konusu olduğunda , hasta yeni sözel bilgi öğreniminde üç
    yıl kadar sorunlarla karşılaşabilir. İki lobun da ameliyet edildiği
    ender durumlarda ise ( beyin iltihabı sonrası bellek yitimine benzer )
    ağır bir bellek bozukluğu ortaya çıkar.

    Ağır ve çok özgül bellek yitimi
    belirtileri ise çoğunlukla talamus ve şakak lobunun belirli bölgeleri
    (örn. hipokampus ) gibi beyin yapılarındaki hasardan kaynaklanır.
    Yeni deneyimi belleğe işleme ( ve belkide eski anıları canlandırma )
    yeteneği , beyin kabuğunun şakak bölgesi ile talamus ve hipotalamusun
    sınırlı bölgelerini içeren belirgin bir sinirsel sisteme bağlı
    görünmekle birlikte , belleğin nöroanatomisi konusundaki bilgler , çok
    farklı görüşlere yol açacak kadar eksiktir.

    BELLEĞİN PSİKOLOJİK
    ÖZELLİKLERİ

    Bazı bellek yitimi biçimleri , beyinde
    belirlenmiş hasar ya da hastalıktan kaynaklanan türlerden oldukça
    farklıdır. Bunlar , görünürde normal kişilerde hipnoz yoluyla
    yaratılabilen bellek yitimi ile , genellikle histeri adıyla anılan ve
    şiddetli uyumsuzluk ya da gerilime tepki olarak kendiliğinden ortaya
    çıkan bellek yitimleridir. Bu tür bellek yitimleri tümüyle geçicidir
    ve psikolojik olgularla açıklanabilir. Ama bunlarda bazen organik
    etkenler de rol oynayabilir. Organik ve psikolojik kökenli bellek
    yitimleri arasındaki ayırımın sanıldığı kadar kesin olmadığı da
    zamanla ortaya çıkabilir.

    Hipnoz olayları incelendiğinde ,
    kendinden geçme (trans) durumunun yetersiz bir biçimde anımsandığı ve
    hipnozcunun bir telkininin ( istendiğinde bir ikinci telkinle
    canlandırmak koşulu ile ) belleği daha yeterli biçimde
    engelleyebildiği görülür. Bazı histerik bellek yitimi türleri , hipnoz
    durumunda yapılan bir telkinle iyileştirilebilir. Organik kökenli
    bellek yitimlerinden farklı olarak histerik bellek yitimleri , özgül
    ve duygusal açıdan önemli anı kümeleri ile ilgli gözükmektedir ve
    hastanın güdülerinden kalkarak etkili bir biçimde açıklanabilir.

    Kişinin kimliğini unutup saatlerce ,
    günlerce , hatta haftalarca evinden ya da iş yerinden evinden veya
    işyerinden uzaklaştığı füg durumu , hem psikolojik , hem de organik
    modeller aracılığı ile açıklanabilir.

    Belleğin çarpıtılması olgusu (
    paramnezi ) bilinçsizce yapılan uydurmaların yanı sıra geriye yönelik
    çarpıtmaları da içerir. Anıların bilinçli bir biçimde süslenmesi ,
    yeni bir olayın daha önce yaşanmış olduğuna ilişkin gizemli bir duygu
    olan déja vu ve daha önceki bir deneyimi gerçeklere aykırı bir biçimde
    tanımama durumu olan jamais vu gibi olgular da belleğin psikolojik
    özellikleri arasında sayılabilir.

    Olağan üstü
    yüksek bellek kapasitesi ( hipermnezi ) olaylarına zaman zaman
    rastlanmakla birlikte , bu olgunun anatomik ya da fizyolojik temeli
    konusunda çok az bilgi vardır. Olağan üstü anımsama gücünün hipnoz
    yolu ile gerçekleştirilebileceği görüşüne 19. yy tıp literatüründe
    rastlanmakla birlikte , yeni bulgular , daha önce ezberlenmiş
    malzemenin hipnoz altında daha iyi anımsandığını doğrulamaktadır.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 9:49 pm